İşte bunlar ve bunlar gibi bütün bu belgeler, ifade ve beyanlar sarihan gösteriyorlarki; Risale-i Nurlar sadeleştirme denilen bir nevi kompleks haleti içerisinde yapılacak zımni bir tahrife gelemez, kaldırmaz ve kabil değildir. Bu husustaki geniş ve umumî bir değerlendirmeyi yazımızın netice kısmında ele alacağımızdan, burada bu işaretle iktifa ediyorum.
ÜÇÜNCÜ HUKUK SURU:
Bu bölümde,Üstâdımızın sağlığında,Risale-i Nurlar hakkında ihtisas ve telakkilerini dile getirmiş büyük alim, edip ve şair Nur talebelerinin,hem şu anda hayatta bulunan milyonlarca genç ve yaşlı Nur müştaklarının pek samimi ve çok yüksek telakkilerinin hukukunun müraâtı hususunda bir ikazı göstermeye çalışaçağız.
Evet, bugün tam yetmiş sene evvel te’lifine başlanan Risale-i Nur’un eserleri, şimdiye kadar en azından on milyondan ziyade insanlar ondan hakikiat dersini alarak ve bir çoğuda ondan dersini tam anlıyarak akidesini düzeltmiş ve imanlarını hakk-el yakinle kurtarmışlardır. İşte bütün bu geçmişteki ve hal-ı hazırdaki insanlar Risale-i Nurlarını anlamış ve anlıyorlar.. Sevmişler, hırz-ı can etmişler ve ediyorlardır. Risale-i Nura ciddî müştak olan o merhum insanlar ve hayattaki taleber hiç bir vakit nurların sadeleştirilmesine razı göstermemişler ve kabul etmemişlerdir. İst tarafta nümunelerde görüldüğü üzere, nurları tağyir ederek sadeleştirmek istiyenleri de nefret ve nefrinle tevbih etmişlerdir. Evet , bütün bunların hukukları azim bir meseledir. Riayet edilmesede, tecavüz edilmemesi gereken fevkalade mühim bir husustur. İşte o telakkilerden bir kaç nümüne sıralamak istiyoruz :
BİRİNCİ NÜMUNE: Kastamonunun medar-ı fahri , muhakkik büyük âlim Mehmet Feyzi Efendinin kaleme alarak, 1946 larda eski harfle teksir
ÜÇÜNCÜ HUKUK SURU:
Bu bölümde,Üstâdımızın sağlığında,Risale-i Nurlar hakkında ihtisas ve telakkilerini dile getirmiş büyük alim, edip ve şair Nur talebelerinin,hem şu anda hayatta bulunan milyonlarca genç ve yaşlı Nur müştaklarının pek samimi ve çok yüksek telakkilerinin hukukunun müraâtı hususunda bir ikazı göstermeye çalışaçağız.
Evet, bugün tam yetmiş sene evvel te’lifine başlanan Risale-i Nur’un eserleri, şimdiye kadar en azından on milyondan ziyade insanlar ondan hakikiat dersini alarak ve bir çoğuda ondan dersini tam anlıyarak akidesini düzeltmiş ve imanlarını hakk-el yakinle kurtarmışlardır. İşte bütün bu geçmişteki ve hal-ı hazırdaki insanlar Risale-i Nurlarını anlamış ve anlıyorlar.. Sevmişler, hırz-ı can etmişler ve ediyorlardır. Risale-i Nura ciddî müştak olan o merhum insanlar ve hayattaki taleber hiç bir vakit nurların sadeleştirilmesine razı göstermemişler ve kabul etmemişlerdir. İst tarafta nümunelerde görüldüğü üzere, nurları tağyir ederek sadeleştirmek istiyenleri de nefret ve nefrinle tevbih etmişlerdir. Evet , bütün bunların hukukları azim bir meseledir. Riayet edilmesede, tecavüz edilmemesi gereken fevkalade mühim bir husustur. İşte o telakkilerden bir kaç nümüne sıralamak istiyoruz :
BİRİNCİ NÜMUNE: Kastamonunun medar-ı fahri , muhakkik büyük âlim Mehmet Feyzi Efendinin kaleme alarak, 1946 larda eski harfle teksir
Yükleniyor...