ALTINCISI: şualar S: 486 da:”.. Hem vekilimiz Ahmet Beye haber veriniz ki ; makine ile müdafaayı yazdığı vakit, sihhatline pek çok dikkat etsin!. Çünki ifadelerim başkasına benzemiyor. Bir harfin ve bazen bir noktanın yanlışı ile bir mesele değişir, mânâ bozulur.

YEDİNCİSİ: Eski harf teksir Kastamonu sahife 441 de:”Nur fabrikası sahibi hafız Alinin Haşr-i cismanî hakkındaki hatırına gelen mesele ehemmiyetlidir.. Ve Mektubunun ahirindeki temsili gayet güzel ve manidardır.. O hatıra ile dokuzuncu şua’ın mukaddeme-i haşriyeden sonraki dokuz bürhan-ı haşrîyi istiyor diye anladım. Fakat maetteessüf bir iki senedir te’lif vazifesi tavakkuf etmiş.. Risale-i Nur’un mesaili ilimle, fikirle ve niyetle ve kasdî ihtiyar ile değil.. Ekseriyet-i mutlaka ile sünûhat, zuhûrat, ihtaryat ile oluyor.Bu dokuz berahine şimdi ihtiyac-ı hakiki kalmamış ki, te’life sevkolunmuyoruz...

DOKUZUNCUSU: Emirdağ lahikası sahife 64 de : “Risale-i Nur’un gıda ve taam hükmündeki hakikatlarından hem akıl, hem kalb, hem ruh, hem nefis, hem his hisselerini alabilir.Yoksa yalnız akıl cüz’î bir hisse alır. Ötekiler gıdasız kalabilirler. Risale-i Nur sair ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünki ondaki iman-ı tahkiki ilimleri, başka ilimlere ve marifetlere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyyenin kuvvet ve nurlarıdır.

İKİNCİ TARİK (İkinci hukuk sûrunun devamı) Risale-i Nur’un üst seviyedeki talebelerinin, özelikle Üstâd Bediüzzaman’ın hizmetkarlığı şerefine nail olmuş yüksek zevatın mevzuumuz olan “sadeleştirme” aldatmacalığı ile ilgili, Üstâdlarından duydukları ve gördükleri söz ve davranışlarından bazı örnekler vermek istiyoruz:

BİRİNCİ ÖRNEK: Az üstte bahsi yapılmış merhum Ahmet Feyzi Kulun isteklerine karşı Hazret-i Üstâd’ın yazmış olduğu iki pusulasıdır. Oraya müracaat.

SEKİZİNCİSİ: 1949 larda Afyon hapsinde iken;Hazret-i Üstâd tarafından”Nurun manevi Avukatı “diye lakablandırılan Edip, alim ve fazıl bir Nur talebesi olan merhum Ahmet Feyzi Kul Efendi, Bediüzzaman hazretlerine uzun bir mektup yazarak; Nurların herkesin anlıyacağı bir dilde tanzim edilerek umum aleme ve bütün ilim şu’belerine yayılmasının lüzumundan bahseder. Merhum Ahmet Feyzi Efendinin kendi eliyle yazdığı mektubu bizde mevcuttur. Bu mektuptan bazı bölümleri Envar neşriyatın yayınlarından “siyaset Neşriyat şerh ve izah “ kitabı 1979 baskılı ve 164.sahifesinden başlıyan bölümde kaydedilmiştir.

İşte bu uzun edibane mektuba karşı hazret-i Üstâd’ın cevabı ise şöyle sudur etmiştir:

“Ceylan!:Bu mahremdir. Bak, sonra yırt-!

Ben manevî bir ihtara binaen bir pusula Feyziye yazdım. Sen onu gördünmü? Sen anla ki o ne ile meşguldür.. Bir cevab vermedi. Başka lüzumsuz şeyleri yazmış. “Nurları bir mecmua ile neşredeceğiz” gibi mânâsız bir şeyler yazdı. Sakın şemsî gibi nurları tağyir etmesin.

İşte, Hazret-i Üstâd’ın bu kesin ve te’vil götürmez tavrı herhalde meseleyi daha açık aydınlatıyor. Üstâd’ın bu mektubunun aslı onun kendi el yazısı pusula bizde mevcuttur. Fotokopisini ekliyoruz.

DOKUZUNCUSU: Emirdağ lahikası sahife 64 de: “Risale-i Nuru ğıda ve taam hükmündeki hakikatlarından hem akıl, hem kalp, hem ruh, hem nefis, hem his hisselerini alabilir. Yoksa yalnız akıl cüz’i bir hisse alır. Ötekiler ğıdasız kalabilirler. Risale-i Nur sair ilimler ve kitaplar gibi okunmamalı. Çünki ondaki iman-ı tahkiki ilimleri, başka ilimlere ve marifetlere benzemez. Akıldan başka çok letaif-i insaniyyenin kuvvet ve nurlarıdır.

İKİNCİ TARİK: (İkinci hukuk, sûrurunu devamı)Risale-i Nur’un üst seviyedeki talebelerini, özellikle Üstâd Bediüzzaman’ın hizmetkarlığı şerefine nail olmuş yüksek zevatın mevzuumuz olan “sadeliştirme” aldatmacalığı ile ilgili, Üstâdlarından duydukları ve gördükleri söz ve davranışlarından bazı örnekler vermek istiyoruz:

BİRİNCİ ÖRNEK: Az üstte bahsi yapılmış merhum Ahmet Feyzi Kulun isteklerine karşı Hazret-i Üstâd’ın yazmış olduğu iki pusulasıdır. Oraya müracat.

İKİNCİ ÖRNEK: Risale-i Nur’un ehemmiyetli ve en üst seviyede nâşirlerinden olan merhum Husrev Abiye, teksir edilmesi için, 1955 lerde Hazret-i Üstâd tarafından, eski eserlerinden olan meşhur Muhakemat gönderilmiş.. Husrev Abi ise, Hazret-i Üstâd’ın bazı risale ve mektuplarında varid olmuş olan “tanzim edebilirsiniz, islah edebilirsiniz” gibi zahirde selahiyet verici beyanlarına dayanarak, Muhakemet eserini bazı tasarruflarla sadeleştirerek mumlu kağıda yazmış ve Üstâdına arzetmek üzere göndermiş...

İşte, buradan itibaren, Üstâdımızın hizmetkarlarından Mustafa Sungur Ağabeyi dinliyoruz, derki: Muhakemat mezkûr tarzıyla Üstâdımıza geldiğinde, Üstâdımız bizleri yanına çağırdı ve buyurdularki: şimdi Hüsrevin yaptığı şu tasarrufları ile benim ifadelerimdeki murad ve mânâlar arasında siz hakem olun. İşte ben şurada şunu murad etmişim.. Burada bunu kasd etmişim.


Yükleniyor...