Bununla beraber, Allah’ın bazı müstesna hâs kullarına, Allah tarafından ölüm tarihleri işaretlerle bildirildiği hakikatı evliya arasında yaygın hakikatlardandır. Hem bu husus, mağîbat, hamseye ıttıla’ değildir.

Hem ayetteki ifade, umumî kaideyi mutezammın olup, kaidelik cihetini nazara vermektedir. Kaidenin şazları olması da mümkindir. Demek bazı büyük Velî kullarına ne zaman ölecekleri bildirilebilir. Bunlar da bazı ince ve gizli işaret ve remizlerle bildirebilirler ve bildirmişlerdir. Bu meselede delil getirmeye gerek yoktur sanırım. Çünki evliya arasında çok vaki’ olmuş ve ehli yanında malum ve meşhur olmuştur.

BEDıİZZAMAN’IN VERDİşİ İşARETLER

Üstâd Hazretleri vefat haberini tarih, şekil ve biçim bakımından bir- kaç tarzda işaret ve remizlerle bildirmiştir diyebiliriz. şöyle ki:

Birinci İşaret: Vefatından tam yetmiş sene önce, henüz on yedi yaşlaınnda iken, Mardin’in Cizre kazası civarında bulunduğu sıralarda; eski bir talebesi ve Nusaybin kazasının altmış senelik müftü ve vaizi Cizreli Fakirullah Mollazade’ye, ta o zamanlar hem kendi vefat şeklini, hem tarihini hususi şekilde bildirdiği rivayetidir. Bu rivayet, Üstâd’ın “ılk hayat” bölümünde Fakirullah Mollazade’nin hatıraları arasında kaydedilmiş oduğundan burada tekrar edilmedi.

İkinci İşaret: (Vefatından tam elli sene önce gelen haber 1910 yılı yaz aylarında te’lif edilip, 1911’de İstanbul’da tab’ edilen “Münazarat” isimli eserindeki arapça şu cümledir: “ (182)”

(182) 1339 tarihinde matbaa-i Ebuzziya’da tab’edilen Münazarat aslı S:121de. Üstâd bu Arapça cümlenin evvelinde şöyle diyor: “Milletin hayatındaki hayat-ı maneviyem beni yaşattırır alem-i ulvide beni mütelezziz eder.”

Türkçesi: “Ölüm, bizim Nevruz günümüzdür”. Bu cümlenin ilk ve sarih mânâsı: “Ölüm bizim için bayramdır.” yani Müslümanlar, ölüm hakikatına iman ettikleri için ve o ölüm ahiret âlemine, dost ve ahbablarla buluşma ve kavuşmaya vesile olduğu ve onun mukaddemesi ve kapısı olduğu için, müminlere aslında bir bayram günüdür ve öyle olması da lazımdır.

Lâkin Münazarat’ın Türkçesinde -herhalde bilerek- tercümesi yazılmamış olan bu Arapça cümlenin bir de bir işaret tarafı olduğu muhakkaktır. Münazarat’ın daha bunun gibi bir çok cümleleri işaretli, gizli ve gaybî ihbarlı olduğu 1951’de Üstâd tarafından ona eklenen dipnotlarında açıklanmıştır.

Mezkûr Arapça cümlenin Üstâd’ın vefat günüyle alakadar olduğu ve gizli gaybî bir ihbarı remzettiği şöylece açıklanabilir:

Yükleniyor...