MEşER VEFAT ETMİş

Üstâd’ın hizmetkârı Bayram Yüksel Ağabey diyor:

“Ben Üstâd’ımızın kollarını oğuyordum. Saat 2-2,5 sıraları idi. Üstâd bir ara elini boynuma atıp tuttu, sonra bıraktı. Boynumu bırakınca, ellerini göğsüne koydu ve sâkinleşti. Ben “Üstâd’ımız uyudu” diye pencereden işaret verdim. Çok seviniyordum. Sobayı yaktım, Üstâd’ın ayak ucu tarafına geçtim. Yüzüne bir tülbend örterek Zübeyr ağabeyleri bekliyordum. Üstâd’ı uyuyor zannetmiştik. Meğer Üstâd vefat etmiş... Nasıl bileyim ki; başımdan hiç geçmemişti. Sahur vakti geçti. Ağabeyler de geldiler: “Biz uyuya kalmışız kardeşim, kusura bakma!” dediler.

Ben de: “Hele siz gelin, ben de namazımı kılayım. Üstâd’ımızı üşütmeyin, uyuyor...” dedim ve çekildim, öbür odada sabah namazını kıldım. Cüz’ümü okuyup, biraz yatayım derken, ağabeyler geldiler: “Yahu Bayram, Üstâd’dan hiç ses gelmiyor” dediler. Ben yine bir şey yok, Üstâd uyudu... Sakın üşütmeyin!” dedim, uzandım.

Biraz sonra tekrar geldiler: “Hele sen de bir gel bak, Üstâd’dan hiç ses gelmiyor!” deyince, beraberce Üstâd’ımızın odasına girdik. Zübeyr ağabey baş ucunda, üçümüz de ayak tarafında Üstâd’a dikkatle bakıyoruz, hiç ses ve hareket yok.. Fakat vücudu sıcak... Bizi bir vesvese telâşı sardı. Zübeyr ağabey: “Üstâd da bazen böyle haller olur geçer” dediyse de, şüphemiz gitmiyordu. Dördümüz de böyle halleri hiç görmemiştik.

1949’da Afyon hapsinde Üstâd’ı zehirledikleri zaman, mübarek dili siyahlaşmıştı. Biz “Üstâd öldü veya ölüyor” diye ağlarken; Ahmet Feyzî ağabey bize bağırarak: “Be budalalar, ne ağlıyorsunuz? Üstâd’ın ömrü daha çok uzun!” demişti. Biz o hadiseyi de hatırlayarak teselli bulmaya çalışıyorduk.

VAİZ ÖMER EFENDİ GELİYOR

Elaziz’li vaiz Ömer efendi (Bilgin) Urfa’daydı. “Ona haber edelim, gelsin bir baksın.” diye karar verdik. Ömer Efendi geldi. Üstâd’ın yüzüne bakar bakmaz: dedi ve Üstâd vefat etmiş kardeşlerim?” dedi.

MAHMUT HASIRCI DİYOR Kİ

Ben sabah erkenden, Hocam kurra Mehmet Hafızi bir faytonla alıp, otele Üstâd’ın ziyaretine götürdüm. Mehmed Hafız Efendi Üstâd’ın odasına girdi. Üstâd’a bir baktı, o da: “Yahu bu zat vefat etmiş, niye haber etmediniz” dedi. Ben hocayı aldım, evine götürdüm.


Yükleniyor...