VE HULUSİ BEY’DEN
Ve nihayet merhum Albay Hacı Hulusi Bey 1949’da Kars’dan Urfa’ya tayini çıkıp geldiği zaman, bu engin sırra işaret eden bir şiirinin ilk mısralarında şöyle der:
“Ey derde derman isteyen gel Urfa’ya dermanı al
Ey ruha seyran isteyen, gel Urfa’ya fermanı al,
Ey zevke umman isteyen gel Urfa’ya bürhanı al,
Ey aşka cevlan isteyen gel Urfa’ya meydanı al.
Yükseklerden düze indim veda’ ettim ben dağlara,
Halık’ımın mülkündeyim selam olsun ihvanlara.”
Bilmiyorum, işaret edilen bu mezkûr manevi engin sırdan mıdır; Urfa’nın yerlisi çok hissetmezse de, dışardan Urfa’ya gelen misafir Müslümanlar, burada manevî bir safa, nuraniyetli bir hava, kalb ve ruhları okşayan ruhanî, safi letafetli bir nesim hissederler. Ahalisinde de başka yerlere nisbeten daha biraz bir yakınlık, bir dostluk ve bir cömertlik müşahede ederler.
Ayrıca Urfa halkı, ekseriyet-i mutlakaası itibarıyla fakir ül hal olmasından ıslam dinine karşı incizabı biraz daha fazladır. Amma bu demek değildir ki, Urfa’nın kötü insanı hiç yoktur.. Hayır!.. Her yerde olduğu gibi;’ Urfa’da da iyi temiz, halis mümin insanların yanında, kötü, ahlâksız, fasık insanları da eksik değildir. Bizim söylemek istediğimiz şey, ekseriyet ve nisbet keyfiyetidir.
URFA HAKKINDA ÜSTÂD’DAN GELEN TAHSİNLER
Urfa’nın manevî cihetteki bu hususiyetine dair Hazret-i Üstâd Bediüzzaman’ın da şifahî ve yazılı bir çok beyanları vardır. Yazılı beyanlarının bir kısmı lahika mektuplarında kaydedilmiş, diğerleri de Urfa’daki talebeleriyle yaptığı hususî muhabere mektuplarında mevcuttur.
Bunlardan bazılarını sıra ile; lahika mektuplarındakileri ve hususî muhabere mektuplarındakilerini ve en sonunda da şifahi sözlerini nakledenlerin rivayetlerini kaydedeceğiz:
1- Lahika mektuplarında Hazret-i Üstâd’ın Urfa ile ilgili mektupları.. Birinci mektup, 1950’de yazılmış şu mektuptur:
“... şimdi şam’a ve Haleb’e yakın olan Urfa’da, bir medrese-i Nuriye ilerde teşekkül etmesine kuvvetli ümid ediyoruz. H. Ali Kılınç ile beraber
Ve nihayet merhum Albay Hacı Hulusi Bey 1949’da Kars’dan Urfa’ya tayini çıkıp geldiği zaman, bu engin sırra işaret eden bir şiirinin ilk mısralarında şöyle der:
“Ey derde derman isteyen gel Urfa’ya dermanı al
Ey ruha seyran isteyen, gel Urfa’ya fermanı al,
Ey zevke umman isteyen gel Urfa’ya bürhanı al,
Ey aşka cevlan isteyen gel Urfa’ya meydanı al.
Yükseklerden düze indim veda’ ettim ben dağlara,
Halık’ımın mülkündeyim selam olsun ihvanlara.”
Bilmiyorum, işaret edilen bu mezkûr manevi engin sırdan mıdır; Urfa’nın yerlisi çok hissetmezse de, dışardan Urfa’ya gelen misafir Müslümanlar, burada manevî bir safa, nuraniyetli bir hava, kalb ve ruhları okşayan ruhanî, safi letafetli bir nesim hissederler. Ahalisinde de başka yerlere nisbeten daha biraz bir yakınlık, bir dostluk ve bir cömertlik müşahede ederler.
Ayrıca Urfa halkı, ekseriyet-i mutlakaası itibarıyla fakir ül hal olmasından ıslam dinine karşı incizabı biraz daha fazladır. Amma bu demek değildir ki, Urfa’nın kötü insanı hiç yoktur.. Hayır!.. Her yerde olduğu gibi;’ Urfa’da da iyi temiz, halis mümin insanların yanında, kötü, ahlâksız, fasık insanları da eksik değildir. Bizim söylemek istediğimiz şey, ekseriyet ve nisbet keyfiyetidir.
URFA HAKKINDA ÜSTÂD’DAN GELEN TAHSİNLER
Urfa’nın manevî cihetteki bu hususiyetine dair Hazret-i Üstâd Bediüzzaman’ın da şifahî ve yazılı bir çok beyanları vardır. Yazılı beyanlarının bir kısmı lahika mektuplarında kaydedilmiş, diğerleri de Urfa’daki talebeleriyle yaptığı hususî muhabere mektuplarında mevcuttur.
Bunlardan bazılarını sıra ile; lahika mektuplarındakileri ve hususî muhabere mektuplarındakilerini ve en sonunda da şifahi sözlerini nakledenlerin rivayetlerini kaydedeceğiz:
1- Lahika mektuplarında Hazret-i Üstâd’ın Urfa ile ilgili mektupları.. Birinci mektup, 1950’de yazılmış şu mektuptur:
“... şimdi şam’a ve Haleb’e yakın olan Urfa’da, bir medrese-i Nuriye ilerde teşekkül etmesine kuvvetli ümid ediyoruz. H. Ali Kılınç ile beraber
Yükleniyor...