SON GÜNLE R VEDA’LAR VE RIHLET

Sevgili aziz Üstâd’ın son günleri idi artık... 11 Ocak 1960 günü Ankara’ya girmek ve o evhamlı korkulara kapılmış olan DP hükûmetini son kez olarak ikaz etmek ve dolayısıyla hissetmekte olduğu kendileri için gelmekte büyük bir felaketi önlemek üzere Ankara’ya gittiğinde; hükûmetin resmi tebliği hem radyoda hem de yazılı olarak kendisine iletilmişti. CHP lideri ısmet ınönü de bu tarihten bir hafta önce, yani 4 Ocak 1960 günü “DP Said-i Nursi’yi seçim kampanyası için görevlendirmiştir.” diye beyanat vermişti. DP iktidarı, İnönü’nün benzeri tehditlerine tamamen yenilmiş, maneviyatını yitirmiş duruma gelmişçesine, tirtir titremekteydi. Bu yüzden DP hükûmetinin hiç bir hak, kanun ve selâhiyete dayanmıyan kararıyla; Hazret-i Üstâd’ın Emirdağ’da kalmasını, yani eskisi gibi bir çeşit iskâna tabi’ tutulmasını tavsiye ediyordu.

Hazret-i Üstâd ise bu tarihten itibaren, ömrünün kalmış olan son altmış dokuz günlerinde adeta herkesle vedalaşıyor bir haldedir. Her gördüğüne, ziyaretine gelenlere ölümünden, vasiyetnamelerinden, kabrinin durumundan bahsediyordu.

Zehirlerin tesiriyle Hazret-i Üstâd çok hastadır artık... Seyahate, temiz hava almaya ihtiyacı çoktur. Aynı zamanda DP’liler aleyhine hazırlanmakta olan dehşetli planı da hissetmiş, adeta ürpermektedir.

1959’un aralık ayından itibaren bir ay içinde İstanbul, Ankara, Konya ve Isparta arasında bir kaç defa seyahatler yapmıştı. Bu seyahatların maddi sebebleri olarak, buralardan yapılan ısrarlı davetler idi. Amma gerçek ve manevî sebebleri ise, DP’lileri ikaz için idi. Birkaç gün içinde Hazret-i Üstâd üç defa üst-üste Ankara’ya uğramıştı. Elbette Üstâd’ın bu vaziyeti sadece bir davete icabete bağlanamazdı. Evet Hazret-i Üstâd DP’lilere acıyor, onları kurtarmak istiyordu. Hükûmetin ileri gelenleriyle görüşmek ve ikaz etmek ve hatta gelmekte olan büyük felaketi iş’ar etmek istiyordu. Fakat DP hükûmeti uyanamadı, ikaz edilemedi gafletlerinden... Bilakis gittikçe ınönü’ye karşı zaaf içine giriyordu. Oysa ki, merhametsiz düşmânâ karşı zaaf göstermekle, onun merhametini değil, merhametsizce parçalanmalarına kuvvet veriyordu. Bu evhamın, bu zaafiyet ve gevşekliğin neticesidir ki, onları kurtarmak için çırpınan ve çabalayan Bediüzzaman Hazretlerini 11 Ocak 960 günü Ankara’ya gelmesine hükûmet ve iktidar olarak mani’ oldular. Mani olmakla kalmadılar. Geri dönmesini ve yalnız Emirdağ’da kalmasını tavsiye ettiler. Amma ne yazık ki, bu gaflet, bu zaafiyet, bu acz ve bu evham DP’lilerin başlarını yedi. Her ne ise...


Yükleniyor...