cevabını verdi.

Sual şu idi: “Camilerde hatim, mevlid okuyup zekât alıyorduk. Bunun şer’î durumunu soracaktım” Bana şöyle dedi:

“İsmailim, talebeliğini bitirinceye kadar bunları yapabilirsin, bir beis yoktur.” diye kalbimdeki suali cevablandırmıştı.”(114)

Bolu’lu eski Senatör Doktor Alaaddin Yılmaztürk anlatmış:

“1953 yılında İstanbul’da Üstâd’la görüştükten bir kaç gün sonra , bir gün Müzeyyen Senar’ın konserine gidiyordum. Yolda Üstâd’la karşılaştık. Üstâd kolumdan tutarak, o tarafa gitmemi istemedi. Beni geri çevirdi, konsere gidemedim.”(115)

(112) Son şahitler-2, s: 205.

(113) Son şahitler-1, s: 291.

(114) Son şahitler, s: 38.

(115) Son şahitler-2, s: 46.

Eski Muş Milletvekili Giyaseddin Emre anlatmış:

“Hazret-i Üstâd’ın bir dua şeceresi vardı. Ben kalbimden geçiriyordum, keşki onun o hususî duasına mazhar olsam diye. Bir gün yanına gitmiştim,

bana:”Giyas, sizin aileden Fethullah efendi Hazretlerine ve Alaaddin Efendi’ye dua ediyorum. İçüncü olarak da seni duama alıyorum” dedi.

Emekli Astsubay H.Halil Akalay anlatmış:

1952’de İstanbul’da Üstâd’ı ziyaret etmiştim. Çok hasta olmasına rağmen bizi kabul etti. Epey uzun ders verdi, sohbet yaptı. ıçimden “Artık kalkmalıyım, çok yorduk Üstâd’ı” derken, aynı anda Hazret-i Üstâd: Gideceksin değil mi?” diye sordu. Evet diye ayağa kalkdım. ısmimi kendisine söylemeyi unutmuştum. Ayrılacağım anda, bana: “Senin ismin Ali Çavuş idi değil mi? deyince, kendimi tutamıyarak ağlamaya başladım.”(116)

Hz. ÜSTÂD’IN BİR KERAMETİ VE NECİP FAZIL

İki vaziyetin birbiriyle münasebettarlığı hasebiyle,iki mevzuu bir anda içiçe kaydetmek durumu ortaya çıktı.Yani,merhum Necip Fazılın-bazıları gibi bîgane kalmayıp-Risale-i Nur ve hz. Üstâdla alakadarlığı içindeki zımnî i’tiraz ve tenkidleri ile; aynı halde hz.Üstâdın ona karşı vuku’ bulmuş bir kerametini beraber yadetmek münasebeti hasıl oldu.

Yükleniyor...