başlangıcından itibaren, Üstâd’ın vefatına kadar bin küsûr adedi neşredilmiştir. Lâhikaların neşredilmişiyle, edilmemişleri yan yana gelse mecmuu bin beşyüz büyük sahifeyi bulmaktadır. Lahika mektuplarının bu azim ehemmiyeti içindir ki; Risale-i Nur eserlerinin neşriyle birlikte ve aynı paralelinde neşriyatı yapılagelmiştir. Lâhikasız bir istikametli nur hizmeti, Hazret-i Bediüzzaman’ın sevk ve idare tarzı ve dağdağasız ihlâsla Nur neşriyatı mümkin değildir. Zaten lâhikanın topyekünü de Risale-i Nur’un silsilesinden olan yirmiyedinci Mektuptur.

TERCÜMELER VE İLHAKLAR:

Üstâd Hazretleri 1949’dan sonra, Risale makamındaki Nurun te’lifinden fariğ olunca; 1950 başlarından itibaren te’lifat yerine, eski Said tabir ettiği zamanlarında te’lif etmiş olduğu eski eserlerine dikkatle eğilmiş, tedkik etmiştir. ılk önce meşhur “LEMAAT” eserine, sonra da, İşarat-ül İ’caz tefsirine ve daha sonra da “Mesnev-i Arabi” adını verdiği eski Arab eserlerine dikkatle müteveccih olmuş, okumuştur. ılk başta Lemaat eserini, Sonra Arabî İşarat-ül İ’caz tefsirini ve daha sonra da arabî Hutbe-i şamiye’yi ve Mesnev-i Arabî mecmuasını yanındaki talebelerine ders vermeye başlamış, geniş izahlarda bulunmuştur. Aynı tarihlerde Asa-yı Musa kitabıyla, yine kendisi tarafından Türkçe’ye tercüme edilmiş olan Hutbe-i şamiyeyi, kardeşi Abdülmecid’e Türkçe’den Arapça’ya tercüme ettirmiş, daha sonra da, Arabî İşarat-ül İ’cazla Arabî Mesneviyi Arapça’dan Türkçe’ye, yine Abdülmecid Efendiye tercüme ettirmiştir. Bunların arkasından da Gençlik Rehberi’ni Türkçeden Arapça’ya tercüme ettirdi.

İşte, kısaca icmalini kaydettiğimiz mezkûr eserlerin tercüme, ilhak ve neşirleriyle ilgili olarak, bir de Hazret-i Üstâd’ın nasıl ve ne derece ehemmiyetle üzerinde durup o işi yürüttüğünü gösterir emir ve iş’arlarını havi bazı mektuplarından da bölümler sunalım:

A- Lemaat eseri: 17 Eylül 950’de yazılan bir mektupta Lemaat eserinin ders şeklini ve Tarihçe-i Hayat’ın terkib ve neşir keyfiyetini beyan eden mektup aynen şöyledir:

Aziz Sıddık Kardeşlerim!

Evvelâ: Emirdağ’ında dere içinde, yarım bir dağ başında, iki buçuk sene ara sıra bir manevi medrese tarzında; Medreset-üz Zehra’nın teksir ettiği mecmuaların tashihiyle vakit geçirdiğimden hem o hatırayı, hem kırk elli sene evvel Van’da talebelerimle geçirdiğim hatırayı tazelemek için, o dağcığın başındaki taşların içinde eski tarz dersiyle; derin ve kıymettar ve bütün cümleleri vecizeler nev’inden olan matbu’ lemaatı ders verdim.

Yükleniyor...