doksan masuma zarar gelmemek, bir canî yüzünden on masum çoluk çocuk, peder ve validelerine zulüm etmemek için; Risale-i Nur iman hizmetiyle beraber asayişi tamamıyla temin edip, herkesin kalbinde fenalığa karşı bir yasakçı bırakıyor. Ben de, bin ruhum olsa, Kur’ânın bu kanun-u esasisine feda ettiğimi tarihçe-i hayatım ispat ediyor ve meydandadır. Ve mahkemeler de kabul etmişler.

Hatta tezahüre bir riyakârlık, bir hodfuruşluk, bir enaniyet mânâsıııı verip, halklarla görüşmeyi de terkettiği ve rahmet-i ilâhiyyenin ihsanıyla sesi de kesilmiş ki; dostlarla görüşmeye mecbur olmasın ve hatırları da kırılmasın.

SAİD-İ NURSİ”(37)

TAHSİN TOLA’NIN HATIRASI

Hz. Üstâd’ın şu son Ankara seyahatinde Tahsin Tola ile Ankara’daki evinde görüşmeleri ve Hazret-i Üstâd onu bazı makamlara göndermesi gibi hususlar hakkında merhum Tahsin Tola şunları anlatır:

“Üstâd, son Ankara seyahatinde, beni Ankara valisine gönderdi. Görüşmek istedi ve “Ben kendisinin makamına gitmek isterdim. Fakat çok hastayım. Çok mühim bir meseleyi görüşeceğim” selâmımı söyle, buraya o gelsin diye haber gönderdi. Valiye gittiğimde yerinde yoktu. Tekrar dönerek Üstâd’a bulamadığımı söyledim. Bu sefer de Üstâd beni Ankara Savcısına gönderdi. Mutlaka bir devlet adamıyla görüşmek istiyordu.

Savcıyı yerinde bularak durumu arzettim. Savcı gelmek istemedi. Ve “Biz onun kitaplarını iade ettik” dedi. O günlerde Sikke-i Tasdik-i Gaybî’nin davası vardı.

Ben gelip durumu Üstâd’a arzettim. Üstâd: “Yok, yok!.. Ben onun için, kitaplar için çağırmadım. Başka çok mühim bir mesele için çağırdım.” diyerek, tekrar savcıyı çağırmamı istedi. Hatta hiç unutmam aynen şöyle dedi:

“Git çağır, gelsin!.. Yoksa Demokrat değil mi?” Tekrar aceleyle savcıya gittim. Bu sefer Savcı daha da evhamlandı, korktu ve telâşlandı. Gelmek istemedi.

(37) Emirdağ-2, s: 208.

Üstâd çok telaşlı idi. Gelen bir musibeti, bir felâketi önlemek istiyordu. Daha sonra şu haberi gönderdi.

“Ayasofya’yı tekrar camiye çeviriniz!.. Risale-i Nur’un serbestiyetini resmen ilân ediniz!.. Eğer bunları yaparsanız, biz de sizlere ismen dua etmeye karar vereceğiz.”’

“Yine Üstâd’ın son seyahatlerindeydi. Ankara’da Bahçelievler’deki dairede idim. Üstâd da oraya gelmişti. Üstâd Kemal Demiralay’ı çağırmamı söyledi. Gidip Kemal Demiralay’ı çağırdım. O zaman da Üstâd bizlere şunları söyledi:

“Bizi başka yerlerden, Âlem-i İslâm’dan, Pakistan’dan çağırıyorlar Ben gitmiyorum. Eğer ben gitsem; Böyle böyle olur burası... (Eliyle Türkiye’nin karışacağını, Hükûmetin yuvarlanacağını, tepe-taklak olacağını işaret ediyordu.)

Yine Ankara’da Üstâd bana bir Gençlik Rehberi verdi. Arkasına bir dua yazdı. Bu kitabı Demokrat Parti’nin Adliye bakanlığını yapan, daha sonra da Millî Emniyet başkanı olan Prof. Hüseyin Avni Göktürk’e vermemi söyledi.

Kitabı alarak, Ali ıhsan Tola ile birlikte, Hüseyin Avni Bey’e gittik. Kitabı kendisine Üstâd Hazretlerinin gönderdiğini ifade ettik. Hüseyin Avni


Yükleniyor...