İstanbul’DAN HİDDET İÇİNDE AYRILDI

Hazret-i Üstâd İstanbul’a bu gelişinde niyeti bir kaç gün kalmak iken; gazetecilerin ve polislerin, otelin etrafını ve içini sarmaları ve onun namaz tahiyyatında iken fotoğraflarını çekmeleri ve Ahmet Aytimur’un (üstte bahsi geçmiş şekilde) ilk başta bulunmayışı hadisesi gibi sebeblerden canı sıkıldı. İstanbul’da sadece iki gün kalabildi ve 3 Ocak 1960 günü akşamleyin İstanbul’dan ayrıldı.

Üstâd’ın bu seyahatinde, İstanbul’a giderken araba içinde olduğu halde şapkadan dolayı bazı emniyetçiler tarafından rahatsız edilmişti. Üstâd’ın hizmetkârları da bu mevzû’da bir yazı kaleme alarak, ilgili yerlere gönderdiler. Yazı aynen şöyledir:

“Üstâd’ımız diyor ki:

“Ben-elli altmış senedir küfr-ü mutlaka karşı imânâ hizmet etmek ve küfr-ü mutlakın neticesi olan anarşilikten milleti kurtarmak için, bütün kuvvetimle iman hizmetindeki ihlâsın neticesi olan asayişi muhafaza ile, bir canî yüzünden on masumu zulümden kurtarmak için rahatımı, şerefimi, haysiyetimi, hatta lüzum olsa hayatımı feda etmeye, her bir tazyikata, mânâsız lüzumsuz şeylere karşı sabır ve tahammül ettim. İşte benim otuz kırk senedir bu hizmet-i imaniye için benim hakkımda habbeyi kubbe yapıp, bir bardak suda fırtına çıkarıp, beni ta’ciz ettikleri halde, sırf hizmet-i imaniyenin bir neticesi olan asayiş için sabır ve tahammül ettim.

Bir misali: Beş mahkeme huzurunda hiç benim kıyafetime ilişilmediği halde ve mütemadiyen gezdiğim halde ve hatta İstanbul’da mahkememde yüzyirmi polis bulunduğu halde, hiç kıyafetime ilişmediler.. Ve iki ay İstanbul’da yaya gezdiğim halde mümânâat etmediler ve ilişmeye hiç kimsenin hakkı yok. Çünki hem münzevî, hem de camiye gitmiyor ve çarşıda kalabalık yerlerde gezmiyor, yalnız otomobiliyle çıkıyor. ınsanlarla zaruret olmadan konuşmıyan, yalnız teneffüs için dağlar başında ve hâli yerlerde geziyor... şimdi ehl-i dünyanın hiç bir hakkı yoktur ki, vaziyetime, halime ilişsinler”

Bir seyahat münasebetiyle ve otomobili içinde İstanbul’a en mühim bir mes’ele-i imaniye için gitmesinden; şimdi İstanbul’un bazı resmî adamları yirmi cihette kanunsuz bir tarzda kanun namına Üstâd’ımıza bir bardak suda fırtına koparmak nev’inden, milyonlar fedakâr talebeleri bulunan bir adama sinek kanadı kadar bir ehemmiyeti olmıyan bir mese’le için, resmî adamları yanına göndermek olan yüz cihette ehemmiyetsiz, mânâsız ve bir habbeyi yüz kubbe yapmak gibi bu şeye karşı Üstâd’ımız diyor:

Yükleniyor...