Hazret-i Üstâd’ın üstteki acib açıklaması yapıldığı o günlerde, “BÜYÜK DOşU” mecmuasının da 25.1950 ve 29. sayısında “LOZAN’IN İÇ YÜZÜ” yazısında Lozan Antlaşması’nda İngilizler
(42) 1946 yılı içinde, BBM si Kürsüsünde Başbakan Şükrü Saraçoğlu: “Din zehirdir. Türkiyeden dini tamamen ata bilmek için bize 30 zene daha lazım” diyordu. 1948 de
Adliye vekili ş.Fuad Sirmenin meclisteki konuşmasıda benzeri şeyleri söylüyordu. Hz. Üstâd bunlara işaret ediyor. (Bkz. Sebilur Reşad Sayı:103, Mayıs 1951) A.
(43) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no: 53.
tarafından ileri sürülmüş şartlarını, ınönü’nün bilerek kabullendiğini yazıyordu. Ayrıca, bu mesele bu kitabın ilgili bölümünde de genişçe izah edilmiştir.
8- İRTİCA’ MESELESİ
1951 şubatında bilhassa bazı sol basının kopardıkları irtica’ yaygaraları ve ınönü’nün, yani CHP’nin bu hususta DP’lilere karşı taarruza geçmesi üzerine Nur talebeleri bir çok tekzib yazılarını yazdılar ve neşrettiler. Bunlar çoktur. Bilhassa CHP yanlısı Afyon’da münteşir “Kocatepe” gazetesi 7 şubat 1951 tarihli nüshasında bu mevzu’da çok şenî’ ve küfrî iftiralar yaymıştı. Bu iftiraların asıl merkezi Hazret-i Üstâd Bediüzzaman ve Nur talebeleriydi. O günlerde Hazret-i Üstâd da bu meseleye eğilerek bir değerlendirme yaptı ve o çeşit neşriyat yapan gazeteleri muhatap alarak değil, DP iktidarına hitab eden ilmî tahlilli bir yazı neşretti. Yazı aynen şöyledir:
“Kardeşlerim!
Sizce münasib ise Başvekile ve dindar meb’uslara verilmek üzere ihtara binaen yazdırılmış gayet ehemmiyetli bir hakikattır.
MUKADDEME: Kırk seneye yakın siyaseti terkettiğimden ve ekser hayatım bir nevi inzivada geçtiğinden; hayat-ı içtimaiye ve siyasiye ile meşgul olmadığımdan büyük bir tehlikeyi göremiyordum. Bu günlerde o tehlikenin hem millet-i İslâmiyeye ve hem de bu memleket ve Hükûmet-i İslâmiyeye büyük bir zarar vermeye zemin hazırlanmakta olduğunu hissettim. Mecburiyetle İslâmiyet milliyeti ve hâkimiyeti ve memleketin selâmeti için çalışan ehl-i siyaset ve cemiyet-i beşeriyeye hamiyet ile çalışanlar için bana manevî bir ihtar edildiğinden üç noktayı beyan edeceğim:
Birinci Nokta: Gazeteleri dinlemediğim halde, bir iki senedir “ırtica ile ittiham” kelimesi mütemadiyen tekrar edildiğini işitiyordum. Eski Said kafasıyla dikkat ettim, kat’iyen gördüm ki:
Siyaseti dinsizliğe alet yapan ve beşerdeki en dehşetli vahşet ve Bedeviliğin bir kanun-u esasisine irtica’a çalışan ve hamiyet maskesini başına geçiren gizli İslâmiyet düşmanları, gaddarane bir ittiham ile ehl-i İslâmiyet ve hamiyet-i diniye ve kuvvet-i imaniye cihetiyle, değil siyasete alet yapmak, belki de siyaseti dine alet ve tabi’ yapmakla; ta İslâmiyetin kuvvet-i maneviyesinden bu hükûmet-i İslâmiyeyi tam kuvvetlendirmek ve dörtyüz milyon hakikî kardaşı arkasında ihtiyat kuvveti bulundurmak ve bir kısım zalim Avrupa’nın dilenciliğinden kurtulmak için çalışanlara,
(42) 1946 yılı içinde, BBM si Kürsüsünde Başbakan Şükrü Saraçoğlu: “Din zehirdir. Türkiyeden dini tamamen ata bilmek için bize 30 zene daha lazım” diyordu. 1948 de
Adliye vekili ş.Fuad Sirmenin meclisteki konuşmasıda benzeri şeyleri söylüyordu. Hz. Üstâd bunlara işaret ediyor. (Bkz. Sebilur Reşad Sayı:103, Mayıs 1951) A.
(43) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no: 53.
tarafından ileri sürülmüş şartlarını, ınönü’nün bilerek kabullendiğini yazıyordu. Ayrıca, bu mesele bu kitabın ilgili bölümünde de genişçe izah edilmiştir.
8- İRTİCA’ MESELESİ
1951 şubatında bilhassa bazı sol basının kopardıkları irtica’ yaygaraları ve ınönü’nün, yani CHP’nin bu hususta DP’lilere karşı taarruza geçmesi üzerine Nur talebeleri bir çok tekzib yazılarını yazdılar ve neşrettiler. Bunlar çoktur. Bilhassa CHP yanlısı Afyon’da münteşir “Kocatepe” gazetesi 7 şubat 1951 tarihli nüshasında bu mevzu’da çok şenî’ ve küfrî iftiralar yaymıştı. Bu iftiraların asıl merkezi Hazret-i Üstâd Bediüzzaman ve Nur talebeleriydi. O günlerde Hazret-i Üstâd da bu meseleye eğilerek bir değerlendirme yaptı ve o çeşit neşriyat yapan gazeteleri muhatap alarak değil, DP iktidarına hitab eden ilmî tahlilli bir yazı neşretti. Yazı aynen şöyledir:
“Kardeşlerim!
Sizce münasib ise Başvekile ve dindar meb’uslara verilmek üzere ihtara binaen yazdırılmış gayet ehemmiyetli bir hakikattır.
MUKADDEME: Kırk seneye yakın siyaseti terkettiğimden ve ekser hayatım bir nevi inzivada geçtiğinden; hayat-ı içtimaiye ve siyasiye ile meşgul olmadığımdan büyük bir tehlikeyi göremiyordum. Bu günlerde o tehlikenin hem millet-i İslâmiyeye ve hem de bu memleket ve Hükûmet-i İslâmiyeye büyük bir zarar vermeye zemin hazırlanmakta olduğunu hissettim. Mecburiyetle İslâmiyet milliyeti ve hâkimiyeti ve memleketin selâmeti için çalışan ehl-i siyaset ve cemiyet-i beşeriyeye hamiyet ile çalışanlar için bana manevî bir ihtar edildiğinden üç noktayı beyan edeceğim:
Birinci Nokta: Gazeteleri dinlemediğim halde, bir iki senedir “ırtica ile ittiham” kelimesi mütemadiyen tekrar edildiğini işitiyordum. Eski Said kafasıyla dikkat ettim, kat’iyen gördüm ki:
Siyaseti dinsizliğe alet yapan ve beşerdeki en dehşetli vahşet ve Bedeviliğin bir kanun-u esasisine irtica’a çalışan ve hamiyet maskesini başına geçiren gizli İslâmiyet düşmanları, gaddarane bir ittiham ile ehl-i İslâmiyet ve hamiyet-i diniye ve kuvvet-i imaniye cihetiyle, değil siyasete alet yapmak, belki de siyaseti dine alet ve tabi’ yapmakla; ta İslâmiyetin kuvvet-i maneviyesinden bu hükûmet-i İslâmiyeyi tam kuvvetlendirmek ve dörtyüz milyon hakikî kardaşı arkasında ihtiyat kuvveti bulundurmak ve bir kısım zalim Avrupa’nın dilenciliğinden kurtulmak için çalışanlara,
Yükleniyor...