Bu mektubun devamında Isparta’nın mübarekiyetinden ve Isparta hükûmetinin Nurlara karşı hep iyi davranmasından bahsetmesi münasebetiyle; Ispartadaki ahrarların, yani Demokratların Nurları takdir etmelerine ayrıca minnettar olduğunu yazmaktadır. Daha sonra bunun devamında da Isparta’ya bir iki ay sonra gelmeyi düşündüğünü yazmaktadır. Isparta ve Demokratlarından bahseden Üstâd’ın mektubunun devamı şöyledir:
“Saniyen: Benim son hayatımı Isparta ve havalisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Ve Nur efesinin dediği gibi demiştim: “Isparta taşıyla toprağıyla benim için mübarektir diyor”
(31) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no: 11.
(32) Emirdağ- 2, s: 20.
Hatta yirmibeş senedenberi beni işkence ile tazib eden eski hükûmete ne vakit hiddet etmişsem, hiç bir zaman Isparta hükûmetine hiddet etmeyip, o mübarek vatandaki hükûmetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. Hususan oradaki eski tahribatı tamirata başlıyan hakikî vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli ahrarlar, yani Hürriyetperverler, Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakiyetine çok dua ediyorum. İnşaallah o ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp, tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar...”(33)
Bu mektupta Hazret-i Üstâd Isparta’daki Hürriyetperverlere minnettar olduğunu, dua ettiğini yazdıktan sonra, “İnşaallah o ahrarlar, istibdad-ı mutlakı kaldırıp, tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.” diyor.
Bu mektubun muhtevasında olduğu gibi, Hazret-i Üstâd gerek Kastamonu lahikasında, gerekse Emirdağ-1 lahikasında bir çok defalar Ispartadan senakârane bahsetmiş, hem İslâm köyünden de senakâr bir çok ifadeleride vardır. Ancak mevcut ve mahfuz hiç bir mektubunda; (Son zamanlarda Hazret-i Üstâd’a izafe edilen ve rivayeti de sadece ıslam köylü Abdullah Çavuş’a dayandırılan ve güya, Hazret-i Üstâd bir mektubunda: “İslâm köyünden bir adam çıkacak... Eğer Kur’ân’a ve İslâmiyete hizmet ederse...ilh” olacak.. cak.. cak...) gibi hâşâ bin kere hâşâ kehanetkâr sözleri varid değildir ve yoktur. Ne hususî mektuplarında, ne umumilerinde, ne neşredilmemişlerde, ne de edilmişlerde... Eğer vardır diyorlarsa buyursunlar, göstersinler..
Bu mânâya benzer bir rivayet şeklide ıspartalı Rüştü Çakın Ağabeye izafe edilmiştir.Ancak bunda Üstâd’ın mektuplarından bahis yoktur.Hem sadece bir rivayettir. Bizde bir şey demiyoruz.
şayet merhum Abdullah Çavuş bunu böyle söylemişse de, kendisinin meczûbane bir içtihad ve istinbatı olabilir. Merhum Abdullah Çavuş herkesçe bilindiği gibi, cezbeli bir zat idi. Her ne ise...
Bu gibi gayr-ı vârid rivayetlerin neşrinden maksad, ıslam köylü Süleman
“Saniyen: Benim son hayatımı Isparta ve havalisinde geçirmek büyük bir arzumdur. Ve Nur efesinin dediği gibi demiştim: “Isparta taşıyla toprağıyla benim için mübarektir diyor”
(31) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no: 11.
(32) Emirdağ- 2, s: 20.
Hatta yirmibeş senedenberi beni işkence ile tazib eden eski hükûmete ne vakit hiddet etmişsem, hiç bir zaman Isparta hükûmetine hiddet etmeyip, o mübarek vatandaki hükûmetin hatırı için ötekileri de unutuyordum. Hususan oradaki eski tahribatı tamirata başlıyan hakikî vatanperverler olan Demokrat namında hamiyetli ahrarlar, yani Hürriyetperverler, Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakiyetine çok dua ediyorum. İnşaallah o ahrarlar istibdad-ı mutlakı kaldırıp, tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar...”(33)
Bu mektupta Hazret-i Üstâd Isparta’daki Hürriyetperverlere minnettar olduğunu, dua ettiğini yazdıktan sonra, “İnşaallah o ahrarlar, istibdad-ı mutlakı kaldırıp, tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar.” diyor.
Bu mektubun muhtevasında olduğu gibi, Hazret-i Üstâd gerek Kastamonu lahikasında, gerekse Emirdağ-1 lahikasında bir çok defalar Ispartadan senakârane bahsetmiş, hem İslâm köyünden de senakâr bir çok ifadeleride vardır. Ancak mevcut ve mahfuz hiç bir mektubunda; (Son zamanlarda Hazret-i Üstâd’a izafe edilen ve rivayeti de sadece ıslam köylü Abdullah Çavuş’a dayandırılan ve güya, Hazret-i Üstâd bir mektubunda: “İslâm köyünden bir adam çıkacak... Eğer Kur’ân’a ve İslâmiyete hizmet ederse...ilh” olacak.. cak.. cak...) gibi hâşâ bin kere hâşâ kehanetkâr sözleri varid değildir ve yoktur. Ne hususî mektuplarında, ne umumilerinde, ne neşredilmemişlerde, ne de edilmişlerde... Eğer vardır diyorlarsa buyursunlar, göstersinler..
Bu mânâya benzer bir rivayet şeklide ıspartalı Rüştü Çakın Ağabeye izafe edilmiştir.Ancak bunda Üstâd’ın mektuplarından bahis yoktur.Hem sadece bir rivayettir. Bizde bir şey demiyoruz.
şayet merhum Abdullah Çavuş bunu böyle söylemişse de, kendisinin meczûbane bir içtihad ve istinbatı olabilir. Merhum Abdullah Çavuş herkesçe bilindiği gibi, cezbeli bir zat idi. Her ne ise...
Bu gibi gayr-ı vârid rivayetlerin neşrinden maksad, ıslam köylü Süleman
Yükleniyor...