ve üyesi idiler. Bunların dışında kalan hiç birinin parti-marti ile alâkaları olmıyan kimselerdi. Bu istid’anın da sureti bizde mahfuzdur, ilerde belki kaydedilecektir.
EMİRDAş’DAKİ HADİSE
Emirdağ halkı ve buranın Demokrat Parti heyeti, 1950’den 1959’lara kadar Başbakan Adnan Menderes’e ve diğer bazı bakanlara Hazret-i Üstâd hakkında bir çok defalar istid’alar yazdılar, şikâyetnameler gönderdiler. Bunlar çoktur.Bütün bunlar o sıralarda neşredilmiş lâhika mektupları arasında bulunmaktadır. Emirdağ’da 1958 yılında kaymakam ve jandarmanın Üstâd’a karşı, Emirdağ’dan ayrılıp gitmesini kanunsuz şekilde istemeleri ve Üstâd’ı ta’ciz etmeleri üzerine, Emirdağ DP idare heyeti ve bazı Nur talebeleri de kendilerini Demokrat göstererek Ankara’ya yazdıkları bir istid’anın sureti ise şöyledir:
25/4/958 “
“Beray-i malûmat hem resmî zatlara, hem dostlara mühim bir hakikatı beyan ediyoruz:
Üstâd’ımız gençliğinde ve hatta çocukluğundan itibaren izzet-i ilmiyeyi muhafaza için, halktan şiddetle istiğna ediyordu. Zekât ve sadakayı kat’iyen almadığı gibi; ikinci mektupta da beyan edildiği üzere hediyeyide kabul etmiyordu. Bu halin şimdiki ihtiyarlık ve zaiflik zamanında devam edebilmesi için, Cenab-ı Hakk’ın rahmetiyle o istiğna düsturu hastalığa inkılâb etti. Yani mukabilsiz bir lokma alsa, derhal hasta oluyor, o lokmayı yiyemiyor. Üstâdımız gençliğinde bu kadar muhtaç değildi. Tek başına yaşadığı zamanlar pek az bir masraf kendisine kâfi idi.
şimdi pek çok talebelerine tayin verdiği ve bir kaç hastalıkla hasta bulunduğu bir zamanda, o istiğna düsturunun muhafazası için rahmet-i ılâhiyye onu mukabilsiz hediyelerden hasta ediyor.
Aynen öyle de: Üstâd’ımıza hürmet dahi manevî bir hediye gibi olduğundan, şiddetle nâsın hürmetinden ve elini öpmesinden kaçıyordu. Tarihçe-i hayatının ve ihtiyarlar lem’asının şehadetiyle, gençliğinde emsallerinin fevkinde olarak, Siirt’in Tillo kasabasında inzivaya girmişti. Ağrı vilâyetinde şeyh Ahmed-i Hanî Hazretlerinin türbesine kapandı. Rusya’ya esir düştüğünde doksan kadar esir zabit kendisinin dinî derslerini şevkle dinledikleri halde; üsera kampında Tatarların küçük hâlî bir camiinde bir yer bularak orada yalnızlığa çekildi. İstanbul’da, Darül-Hikmet-il İslâmiye azalığı gibi câzib bir hayat içinde iken, Yuşa’ tepesinde kimsesizliği tercih etti. Van’a döndüğünde, pek çok eski ve yeni talebeleri arasında sürurlu bir ömrü istemiyerek, Erek Dağı’ndaki bir mağaraya
EMİRDAş’DAKİ HADİSE
Emirdağ halkı ve buranın Demokrat Parti heyeti, 1950’den 1959’lara kadar Başbakan Adnan Menderes’e ve diğer bazı bakanlara Hazret-i Üstâd hakkında bir çok defalar istid’alar yazdılar, şikâyetnameler gönderdiler. Bunlar çoktur.Bütün bunlar o sıralarda neşredilmiş lâhika mektupları arasında bulunmaktadır. Emirdağ’da 1958 yılında kaymakam ve jandarmanın Üstâd’a karşı, Emirdağ’dan ayrılıp gitmesini kanunsuz şekilde istemeleri ve Üstâd’ı ta’ciz etmeleri üzerine, Emirdağ DP idare heyeti ve bazı Nur talebeleri de kendilerini Demokrat göstererek Ankara’ya yazdıkları bir istid’anın sureti ise şöyledir:
25/4/958 “
“Beray-i malûmat hem resmî zatlara, hem dostlara mühim bir hakikatı beyan ediyoruz:
Üstâd’ımız gençliğinde ve hatta çocukluğundan itibaren izzet-i ilmiyeyi muhafaza için, halktan şiddetle istiğna ediyordu. Zekât ve sadakayı kat’iyen almadığı gibi; ikinci mektupta da beyan edildiği üzere hediyeyide kabul etmiyordu. Bu halin şimdiki ihtiyarlık ve zaiflik zamanında devam edebilmesi için, Cenab-ı Hakk’ın rahmetiyle o istiğna düsturu hastalığa inkılâb etti. Yani mukabilsiz bir lokma alsa, derhal hasta oluyor, o lokmayı yiyemiyor. Üstâdımız gençliğinde bu kadar muhtaç değildi. Tek başına yaşadığı zamanlar pek az bir masraf kendisine kâfi idi.
şimdi pek çok talebelerine tayin verdiği ve bir kaç hastalıkla hasta bulunduğu bir zamanda, o istiğna düsturunun muhafazası için rahmet-i ılâhiyye onu mukabilsiz hediyelerden hasta ediyor.
Aynen öyle de: Üstâd’ımıza hürmet dahi manevî bir hediye gibi olduğundan, şiddetle nâsın hürmetinden ve elini öpmesinden kaçıyordu. Tarihçe-i hayatının ve ihtiyarlar lem’asının şehadetiyle, gençliğinde emsallerinin fevkinde olarak, Siirt’in Tillo kasabasında inzivaya girmişti. Ağrı vilâyetinde şeyh Ahmed-i Hanî Hazretlerinin türbesine kapandı. Rusya’ya esir düştüğünde doksan kadar esir zabit kendisinin dinî derslerini şevkle dinledikleri halde; üsera kampında Tatarların küçük hâlî bir camiinde bir yer bularak orada yalnızlığa çekildi. İstanbul’da, Darül-Hikmet-il İslâmiye azalığı gibi câzib bir hayat içinde iken, Yuşa’ tepesinde kimsesizliği tercih etti. Van’a döndüğünde, pek çok eski ve yeni talebeleri arasında sürurlu bir ömrü istemiyerek, Erek Dağı’ndaki bir mağaraya
Yükleniyor...