Hatta bir salih alim, fikr-i siyasisine muhalif bir büyük salih alimi tekfir derecesinde gıybet ettiğini ve İslâmiyet aleyhinde bir zındıkı, onun fikrine uygun ve taraftar olduğu için hararetle sena ettiğini gördüm.. ve şeytandan kaçar gibi otuz beş seneden beri siyaseti terkettim.
Hem şimdi, birisi hem Ramazan-ı şerifte, hem şeair-i İslâmiyeye, hem bu dindar millete büyük bir cinayeti yaptığı vakit, muhaliflerinin onun o vaziyeti hoşlarına gittiği görüldü. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi; dalâlete, fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir.
Bu acib halin sırrını gördüm ki, kendilerini millet nazarında ettikleri cinayetlerinden ma’zur göstermek damarıyla, muhaliflerini kendilerinden daha dinsiz, daha cânî görmek ve göstermek istiyorlar. İşte bu çeşit dehşetli haksızlıkların neticeleri pek tehlikeli olduğu gibi, içtimaî ahlâkı da zir ü zeber edip, bu vatan ve millete ve hâkimiyet-i İslâmiyeye büyük bir su-i kasıd hükmündedir.
Daha yazacaktım, bu üç nokta-ı esasiyeyi şimdilik dindar hürriyetperverlere beyan etmekle iktifa ediyorum.
Said-i Nursi”(9)
Bu mektupla ve içindeki hakikatla çok alâkadar ve münasebettar olan, Emirdağ-2 sahife 81’deki irtica’ meselesi mektubunu da bu makamda dercetmek icabederdi. Ancak ilerde diğer kısımlarda kaydedileceğinden, mezkûr mektubun hakikatlarını da bu makamda düşünerek ve oraya havale ederek kısa kestik.
Demokratları re’sen ikaz bölümünün hususî bir nümuneciği de 1952 baharında başlayıp, 10 Temmuz 952’de sonuçlanan Ticanî davası ve 1 Ağustos 1952’de kurulup, altı ay sonra mahkeme kararıyla kapatılan “ıslam Demokrat Partisi” hadiseleri üzerine, Hazret-i Üstâd’ın yine Demokratlara hitaben ve onları uyarmak tarzında kaleme almış olduğu “Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza dair bir hakikat” başlığı altındaki yazısinın haşiyesini kaydediyoruz. Asıl yazıyı sırasında ve yerinde kaydetmekle beraber, bu haşiyenin üstteki mektupla ilgisi fazla olduğu için burada dercediyoruz:
“Haşiye: Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su-i isti’malleri neticesinde, belki de tahrikleriyle(10) zuhur eden Ticanî meselesini dindar Demokratlara yüklememek ve Âlem-i İslâmın nazarında da Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi, kendimce böyle düşünüyorum:
(9) Emirdağ- 2, s: 172.
(10) Ticanî şeyhi Kemal Pilavoğlu 1950 seçimlerinde CHP Ankara Milletvekili adayı idi çünki... A.B.
Hem şimdi, birisi hem Ramazan-ı şerifte, hem şeair-i İslâmiyeye, hem bu dindar millete büyük bir cinayeti yaptığı vakit, muhaliflerinin onun o vaziyeti hoşlarına gittiği görüldü. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi; dalâlete, fıska, zulme rıza da fısktır, zulümdür, dalâlettir.
Bu acib halin sırrını gördüm ki, kendilerini millet nazarında ettikleri cinayetlerinden ma’zur göstermek damarıyla, muhaliflerini kendilerinden daha dinsiz, daha cânî görmek ve göstermek istiyorlar. İşte bu çeşit dehşetli haksızlıkların neticeleri pek tehlikeli olduğu gibi, içtimaî ahlâkı da zir ü zeber edip, bu vatan ve millete ve hâkimiyet-i İslâmiyeye büyük bir su-i kasıd hükmündedir.
Daha yazacaktım, bu üç nokta-ı esasiyeyi şimdilik dindar hürriyetperverlere beyan etmekle iktifa ediyorum.
Said-i Nursi”(9)
Bu mektupla ve içindeki hakikatla çok alâkadar ve münasebettar olan, Emirdağ-2 sahife 81’deki irtica’ meselesi mektubunu da bu makamda dercetmek icabederdi. Ancak ilerde diğer kısımlarda kaydedileceğinden, mezkûr mektubun hakikatlarını da bu makamda düşünerek ve oraya havale ederek kısa kestik.
Demokratları re’sen ikaz bölümünün hususî bir nümuneciği de 1952 baharında başlayıp, 10 Temmuz 952’de sonuçlanan Ticanî davası ve 1 Ağustos 1952’de kurulup, altı ay sonra mahkeme kararıyla kapatılan “ıslam Demokrat Partisi” hadiseleri üzerine, Hazret-i Üstâd’ın yine Demokratlara hitaben ve onları uyarmak tarzında kaleme almış olduğu “Kalbe ihtar edilen içtimaî hayatımıza dair bir hakikat” başlığı altındaki yazısinın haşiyesini kaydediyoruz. Asıl yazıyı sırasında ve yerinde kaydetmekle beraber, bu haşiyenin üstteki mektupla ilgisi fazla olduğu için burada dercediyoruz:
“Haşiye: Eskilerin lüzumsuz keyfî kanunları ve su-i isti’malleri neticesinde, belki de tahrikleriyle(10) zuhur eden Ticanî meselesini dindar Demokratlara yüklememek ve Âlem-i İslâmın nazarında da Demokratları düşürmemenin çare-i yegânesi, kendimce böyle düşünüyorum:
(9) Emirdağ- 2, s: 172.
(10) Ticanî şeyhi Kemal Pilavoğlu 1950 seçimlerinde CHP Ankara Milletvekili adayı idi çünki... A.B.
Yükleniyor...