bizzat dinlemiş olduğum bir hatırayı buraya dercediyorum:
“Üstâdı’mız Celâl Bayar’a tebrik telgrafını gönderdikten sonra, aynı gün beni çağırdı, Zübeyr dedi. Buyurun efendim dedim. “Ahmak, ben bu telgrafı o koca masona ne için gönderdim?” diye sordu.
Ben boynumu bükerek, bilmiyorum Üstâd’ım dedim.
Buyurdular ki: “Eğer ben bu alâkayı göstermesem, derler ki: “Ha!.. Demek Said bizi de beğenmiyor. Onun başka maksadları var” diyecekler ve CHP ile birleşerek bizi daha çok ezmeye çalışacaklar”
1- Bölümün İkinci Nümunesi: 6 Eylül 1951’de “Demokratlara büyük bir hakikatı ihtar” başlıklı yazısıyla Türkiye Cumhuriyeti siyasetinde pek mühim mes’eleleri, tedbirleri ve atılacak adımları bildirmektedir. Yazı aynen şöyledir:
“Demokratlara büyük bir hakikatı ihtar
şimdi Kur’ân ve İslâmiyet ve bu vatan zararına üç cereyan var. Birincisi: Komünist, dinsizlik cereyanı.. Bu cereyan yüzde otuzkırk adama zarar verebilir:
Birisi de: Eskidenberi müstemlekâtlarının Türklerle olan alâkalarını kesmek için, Türkiye içinde dinsizliği neşretmek için “ifsad komitesi” namında bir komitedir. Bu da yüzde on-yirmi adamı bozabilir
Üçüncüsü: Garplılaşmak ve Hıristiyanlara benzemek ve bir nevi Purutluk mezhebini İslâmlar içinde yerleştirmeye çalışan ve dinde hissesi olmıyan bir kısım siyasîler hey’etidir. Bu cereyan yüzde, belki binde birisini Kur’ân ve İslâmiyet aleyhine çevirebilir.
(2) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no:11 ve Yeni yazı Emirdağ, s: 16.
Biz Kur’ân hizmetkârları ve Nurcular, evvelki iki cereyana karşı daima Kur’ân hakikatlarını muhafazaya çalışmışız. Mümkin olduğu kadar dünyaya ve siyasete bakmamağa mesleğimiz bizi mecbur eyliyordu. şimdi mecburiyetle bakmaya lüzum oldu, gördük ki: Demokratlar evvelki iki müthiş cereyana karşı bize, Nurculara yardımcı hükmünde olabilirler. Hem onların dindar kısmı daima o iki dehşetli cereyana mesleklerince zıddırlar. Yalnız, dinde hissesi az olan bir kısım, garblılaşmak ve garblılara tam benzemek mesleğini takib edenler ise, üçüncü cereyana bir yardım ediyorlar.
“Üstâdı’mız Celâl Bayar’a tebrik telgrafını gönderdikten sonra, aynı gün beni çağırdı, Zübeyr dedi. Buyurun efendim dedim. “Ahmak, ben bu telgrafı o koca masona ne için gönderdim?” diye sordu.
Ben boynumu bükerek, bilmiyorum Üstâd’ım dedim.
Buyurdular ki: “Eğer ben bu alâkayı göstermesem, derler ki: “Ha!.. Demek Said bizi de beğenmiyor. Onun başka maksadları var” diyecekler ve CHP ile birleşerek bizi daha çok ezmeye çalışacaklar”
1- Bölümün İkinci Nümunesi: 6 Eylül 1951’de “Demokratlara büyük bir hakikatı ihtar” başlıklı yazısıyla Türkiye Cumhuriyeti siyasetinde pek mühim mes’eleleri, tedbirleri ve atılacak adımları bildirmektedir. Yazı aynen şöyledir:
“Demokratlara büyük bir hakikatı ihtar
şimdi Kur’ân ve İslâmiyet ve bu vatan zararına üç cereyan var. Birincisi: Komünist, dinsizlik cereyanı.. Bu cereyan yüzde otuzkırk adama zarar verebilir:
Birisi de: Eskidenberi müstemlekâtlarının Türklerle olan alâkalarını kesmek için, Türkiye içinde dinsizliği neşretmek için “ifsad komitesi” namında bir komitedir. Bu da yüzde on-yirmi adamı bozabilir
Üçüncüsü: Garplılaşmak ve Hıristiyanlara benzemek ve bir nevi Purutluk mezhebini İslâmlar içinde yerleştirmeye çalışan ve dinde hissesi olmıyan bir kısım siyasîler hey’etidir. Bu cereyan yüzde, belki binde birisini Kur’ân ve İslâmiyet aleyhine çevirebilir.
(2) Emirdağ-2 Müntehap dosya sıra no:11 ve Yeni yazı Emirdağ, s: 16.
Biz Kur’ân hizmetkârları ve Nurcular, evvelki iki cereyana karşı daima Kur’ân hakikatlarını muhafazaya çalışmışız. Mümkin olduğu kadar dünyaya ve siyasete bakmamağa mesleğimiz bizi mecbur eyliyordu. şimdi mecburiyetle bakmaya lüzum oldu, gördük ki: Demokratlar evvelki iki müthiş cereyana karşı bize, Nurculara yardımcı hükmünde olabilirler. Hem onların dindar kısmı daima o iki dehşetli cereyana mesleklerince zıddırlar. Yalnız, dinde hissesi az olan bir kısım, garblılaşmak ve garblılara tam benzemek mesleğini takib edenler ise, üçüncü cereyana bir yardım ediyorlar.
Yükleniyor...