TEMYİZ MÜRAFAALARI
Afyon Mahkemesi kararından hemen sonra, yani 14.12.948’de Avukat Ahmet Hikmet Gönen temyiz lâyihasını yazmış, ilgili yere vermişti. Bilâhare temyiz mahkemesi mürafaalı duruşmaları kabul ettikten sonra da, 11.5.1949’daki duruşma gününde, Av. Ahmet Hikmet Gönen yazdığı lâyihanın aynısını şifahen de mahkemede okudu. Bu lâyiha otuzbir sahifeden ibarettir. Hazret-i Üstâd Av.Ahmet Hikmet Gönen’in lâyihası sonuna kendi el yazısıyla “Maşaallah, Barekallah” diye yazmıştır.(146)
Av. Ahmet Hikmet Gönen’in mürafaası daha çok meselenin kanunî ve usul yönünü ele almış, cem’iyet meselesi ve kanunen suç tekevvünü ve saire üzerinde durmuştur. Amma Av. Hulusi Bitlisî ise; tamamen vicdan, his ve akla hitab eden hususları ele almış, bizzat ve şahsen uzun zamandan beri tanıdığı ve büyük hizmetlerinin şâhidi olduğu Bediüzzaman’ın yüksek şahsiyetini, ilmi kudretini, dinî ve vatanî ve millî hizmetlerini dile getirmiştir. Bu zatın mürafaası da otuz kırk sahifeyi bulmaktadır. Bu her iki mürafaa da, Hazret-i Üstâd tarafından aynı sene içinde “Afyon Müdafaatı Birinci Zeyli” kitabında neşrettirilmiştir. Cenab-ı Hak, bu iki zattan da razı olsun ve vefat edenlerine rahmet etsin amin.
şimdi evvelâ Av. Hikmet Bey’in mürafaasından başlamak üzere, her ikisinin temyiz mürafaalarından kısa kısa bazı bölümler alabileceğiz. Her birisi, otuzar sahifeden fazla olan bu mürafaaların tamamını buraya alamıyacağız. Meraklıları, adını verdiğimiz kitaba havale ederiz.
AVUKAT AHMET HİKMET’İN MÜRAFAATINDAN
“... Zamanımızda gayet yüksek bir din âlimi olduğıınu kabul ve tasdik ettiğim Bediüzzaman’ı, iddia makamı, yüzbin baltalı ordusu bulunan meşhur kefersutiye ve Rafizilerden Hasan Sabbah’a benzetmek suretiyle, çok mübalağa etmiştir. Halbuki iddia makamınca bahsedilen bu gibi işler ve hatta iddia edilen suç mevzu’ları tamamıyla ve ancak siyasî ihtiras sâhiplerine yakışır işlerdir. Said-i Nursi’nin ise, siyasetle asla alâkası bulunmadığı ve böyle bir ihtiras olduğunu gösterir bir emare de mevcud bulunmayıp, bilâkis ne siyaset ve ne de idare ve hükûmet işleriyle alâkası ve münasebeti bulunmadığı yolunda bir çok deliller mevcut bulunmaktadır.
... Keza şark vilâyetlerinde vaki’ isyanlara iştirâk etmemesi ve teklif edenlere: “Bin senedenberi Kur’ânı kahramancasına taşıyan ve hizmet eden bir millete kılınç çekemem.. Siz de çekmeyin” şeklinde cevab vermesi, yine davamızı ispat eder...
Afyon Mahkemesi kararından hemen sonra, yani 14.12.948’de Avukat Ahmet Hikmet Gönen temyiz lâyihasını yazmış, ilgili yere vermişti. Bilâhare temyiz mahkemesi mürafaalı duruşmaları kabul ettikten sonra da, 11.5.1949’daki duruşma gününde, Av. Ahmet Hikmet Gönen yazdığı lâyihanın aynısını şifahen de mahkemede okudu. Bu lâyiha otuzbir sahifeden ibarettir. Hazret-i Üstâd Av.Ahmet Hikmet Gönen’in lâyihası sonuna kendi el yazısıyla “Maşaallah, Barekallah” diye yazmıştır.(146)
Av. Ahmet Hikmet Gönen’in mürafaası daha çok meselenin kanunî ve usul yönünü ele almış, cem’iyet meselesi ve kanunen suç tekevvünü ve saire üzerinde durmuştur. Amma Av. Hulusi Bitlisî ise; tamamen vicdan, his ve akla hitab eden hususları ele almış, bizzat ve şahsen uzun zamandan beri tanıdığı ve büyük hizmetlerinin şâhidi olduğu Bediüzzaman’ın yüksek şahsiyetini, ilmi kudretini, dinî ve vatanî ve millî hizmetlerini dile getirmiştir. Bu zatın mürafaası da otuz kırk sahifeyi bulmaktadır. Bu her iki mürafaa da, Hazret-i Üstâd tarafından aynı sene içinde “Afyon Müdafaatı Birinci Zeyli” kitabında neşrettirilmiştir. Cenab-ı Hak, bu iki zattan da razı olsun ve vefat edenlerine rahmet etsin amin.
şimdi evvelâ Av. Hikmet Bey’in mürafaasından başlamak üzere, her ikisinin temyiz mürafaalarından kısa kısa bazı bölümler alabileceğiz. Her birisi, otuzar sahifeden fazla olan bu mürafaaların tamamını buraya alamıyacağız. Meraklıları, adını verdiğimiz kitaba havale ederiz.
AVUKAT AHMET HİKMET’İN MÜRAFAATINDAN
“... Zamanımızda gayet yüksek bir din âlimi olduğıınu kabul ve tasdik ettiğim Bediüzzaman’ı, iddia makamı, yüzbin baltalı ordusu bulunan meşhur kefersutiye ve Rafizilerden Hasan Sabbah’a benzetmek suretiyle, çok mübalağa etmiştir. Halbuki iddia makamınca bahsedilen bu gibi işler ve hatta iddia edilen suç mevzu’ları tamamıyla ve ancak siyasî ihtiras sâhiplerine yakışır işlerdir. Said-i Nursi’nin ise, siyasetle asla alâkası bulunmadığı ve böyle bir ihtiras olduğunu gösterir bir emare de mevcud bulunmayıp, bilâkis ne siyaset ve ne de idare ve hükûmet işleriyle alâkası ve münasebeti bulunmadığı yolunda bir çok deliller mevcut bulunmaktadır.
... Keza şark vilâyetlerinde vaki’ isyanlara iştirâk etmemesi ve teklif edenlere: “Bin senedenberi Kur’ânı kahramancasına taşıyan ve hizmet eden bir millete kılınç çekemem.. Siz de çekmeyin” şeklinde cevab vermesi, yine davamızı ispat eder...
Yükleniyor...