ALTINCI MUSİBETİM: Nurun şâkirtlerinden bazılarının fevkalâde iman hizmetlerini ve sarsılmaz aynelyakin ulûm-u imaniyeyi nurlarda görüp istifade ettiklerinden, bu biçare tercümanına bir nevi teşvik ve tebrik ve takdir ve teşekkür nevinde ziyade hüsn-ü zan ile ve müfritane medih etmeleri ile beni suçlu gösterene derim:

Ben aciz, zaif, gurbette menfi, yarım ümmî ve aleyhimde propaganda ile, halkı benden ürkütmek halleri içinde; Kur’ân’ın ilâçlarından ve imanın kudsî hakikatlarından dertlerime tam derman olanlarını kendime bulduğum zaman; bu millete ve bu vatan evlâdlarına dahi tam bir ilâç olduğuna kanaât getirdiğim için, o kıymettar hakikatları kaleme aldım. Hattım pek noksan olmasından yardımcılara pek çok muhtaç iken, inayet-i ilâhiyye bana sadık, hâs, metin yardımcıları verdi. Elbette ben onların hüsn-ü zanlarını ve samimane medihlerini bütün bütün reddetmek ve hatırlarını tekdir ile kırmak; o hazine-i Kur’âniyeden alınan Nurlara bir ihanet ve adavet hükmüne geçer diye, o elmas kalemli ve kahraman kalbli muavinleri kaçırmamak için onların âdi ve müflis şahsıma karşı medih ve senalarını, asıl mal sahibi ve bir manevî mu’cize-i Kur’âniye olan Risale-i Nura ve hâs şâkirdlerinin şahsiyet-i maneviyesine çeviriyordum.. Ve “bana benim haddimden yüz derece ziyade hisse veriyorsunuz” diye bir cihette hatırlarını kırıyordum. Acaba hiç bir kanun, müstenkif olan ve razı olmıyan bir adamı, başkalarının onu medhetmesiyle suçlu yapar mı ki; kanun namına hareket eden resmî memur beni suçlu yapıyor?

Hem neşrettiğimiz, aleyhimize yazılan kararnamenin ellidördüncü sahifesinde: “Hem Nurun mesleğinde hiç bir cihette benlik, şahsiyet ve şahsî makamları arzu etmek, şan ve şeref kazanmak olmaz. Nurdaki ihlâsı bozmamak için uhrevi makamât dahi bana verilse bırakmaya kendimi mecbur biliyorum.” diye kararnamede yazdıkları.. Ve yine kararnamede yirmiikinci ve yirmiüçüncü sahifesinde: “Kusurunu bilmek, fakr ve aczini anlamak, tezellül ile dergâh-ı ilâhîye iltica etmek ki, o şahsiyetle kendimi herkesten ziyade biçare, âciz, kusurlu görüyorum. O halde bütün halk beni medh ü sena etse, beni inandıramazlar ki; iyiyim ve sahib-i kemalim.. Sizi bütün bütün kaçırmamak için üçüncü hakiki şahsiyetimin gizli çok fenalıklarını ve su-i hallerini söylemiveceğim. Cenab-ı hak inayetiyle en edna bir nefer gibi bu şahsımı esrar-ı Kur’âniyede istihdam ediyor. Yüzbin şükür olsun. Nefis cümleden edna, vazife cümleden

Yükleniyor...