sordular... Ben dedim: Bu karınca ve Arı milletleri cumhuriyetçidirler. Cumhuriyet perverliklerine hürmeten taneleri karıncalara veriyorum.

Sonra dediler: Sen Selef-i Salihine muhalefet ediyorsun?

Cevaben diyordum: Hülefa-i Râşidîn hem Halife, hem Reis-i cumhuridiler. Sıddık-ı Ekber, Aşere-i Mübeşşere’ye ve Sahabe-i Kiram’a elbette Reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat manasız isim ve resim değil, belki hakikat-ı adaleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan manay-ı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.

İşte ey müdde-i umumî ve mahkeme azaları! Elli seneden beri bende olan bir fikrin aksiy’le ittiham ediyorsunuz!...

Eğer Lâik cumhuriyet soruyorsanız, ben biliyorum ki: Lâik manası, bîtaraf kalmak.. yani hürriyet-i vicdan düsturuyla dinsizlere ve sefahatçilere ilişmediği gibi, dindarlara ve takvacılara da ilişmez bir hükûmet telâkki ediyorum.

Yirmibeş senedir hayat-ı siyasiye ve içtimaiyeden çekilmişim. Hükûmet-i cumhuriye ne hal kesbettiğini bilmiyorum. -El’iyazübillah, farz-ı muhal olarak-eğer dinsizlik hesabına; ımanına ve ahiretine çalışanları mes’ul edecek kanunları yapan ve kabul eden bir dehşetli şekle girmiş ise; bunu size bilâperva i’lân ve ihtar ederim ki: Bin canım da olsa, imanıma ve ahiretime feda etmeye hazırım!.. Ne yaparsanız yapınız! Benim son sözüm

Olarak sizin beni idam ve ağır ceza ile zulmen mahkûm etmenize mukabil derim:

Ben Risale-i Nur’un keşf-i kat’isiyle i’dam olmuyorum. Belki terhis edilip, Nur ve saadet âlemine gidiyorum.. ve sizi ey gizli düşmanlarımız ve dalâlet hesabına bizi ezen bedbahtlar!. ıdam-ı ebedi ile ve daimî haps-i münferid ile mahkûm bildiğimden ve gördüğümden, tamamıyla intikamımı sizden alarak, rahat-ı kalb ile teslim-i ruh etmeye hazırım...”(116)

2- Emniyeti ve umumî asayişi ihlâl etme iddia ve ittihamlarına karşı:

“...Eğer dinî hissiyatla emniyet-i dahiliyeyi ihlâl edecek bir cemaat namı veriyorsanız?..

(114) Afyon mahkeme müdafaatı, s: 20.

(I15) Hazret-i Üstâd’ın “O zaman” dediği tarih, 1897’dir ve hadise Tillo’da cereyan etmiştir. A.

(116) Osmanlıca Afyon Mahkemesi müdafaatı, s:35.

Buna mukabil derim: Yirmi sene zarfında bu fırtınalı halde, Nur şâkirdleri hiçbir yerde hiçbir vukuatla emniyet-i dahiliyeye ilişmemeleri ve iliştikleri ne hükümetçe ve ne de mahkemelerce kaydedilmemesi bu ittihamı çürütüyor.


Yükleniyor...