Bitlis vilâyetine tabi’, Nurs köyünde doğan ben, talebelik hayatımda rastgelen âlimlerle mücadele ederek, ilmî münakaşalarla karşıma çıkanları inayet-i ilâhiye ile mağlub ede ede, İstanbul’a kadar geldim. İstanbul’da bu âfetli şöhret içinde mücadele ederken, nihayet rakiblerimin ifsadatıyla, Sultan Abdülhamid’in emriyle tımarhaneye sevkedildim. Hürriyet ilânıyla ve Otuzbir Mart vak’asındaki hizmetlerimle, ıttihad-Terakki hükûmetinin nazar-ı dikkatini celbettim. Câmi-ül Ezher gibi, Medreset-üz Zehra namında bir İslam İniversitesinin Van’da açılması teklifiyle karşılaştım. Hatta temelini attım. Birinci harbin patlamasıyla talebelerimi başıma toplıyarak gönüllü alay kumandanı olarak harbe iştirâk ettim , Kafkas cephesinde...
(102) Afyon Mahkemesi müdafaatı birinci Zeyli kitabının 230. sahifesinde yer alan bu istid’anın başında bu zatın Abdurrahim Zapsu olduğu yazılmıştır. A.B.
nihayet Bitlis’te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul’a geldim. Darül-Hikmet-il İslâmiye’ye aza oldum. Mütareke zamanında istilâ kuvvetlerine karşı bütün mevcudiyetimle İstanbul’da çalıştım.
Milli Hükûmetin gâlibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara Hükûmetince takdir edilerek Van’da İniversite açmak teklifi tekrarlandı...
Bu andan itibaren Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdanî hazzımla başbaşa kaldım... Fakat kaderin cilveleri beni menfi olarak muhtelif yerlerde bulundurdu.
Bu esnada Kur’ân-ı Kerim’in feyzinden kalbime doğan füyûzatı yanımdaki kimselere yazdırarak, bir takım Risaleler vücuda geldi. Bu Risaleler’in heyet-i mecmuasına Risale-i Nur ismini verdim...
Bu güne kadar yüzotuzu bulan Risaleler tamamen ahiret ve iman bahislerine aittir. Siyasetten ve dünyadan kasdî olarak bahsetmez. Buna rağmen bir takım fırsat düşkünlerinin iştiğal mevzuu oldu. İzerinde tedkikat yapılarak, Eskişehir ve Denizli’de tevkif edildim. Muhakemeler oldu, neticede hakikat tecelli etti. adalet yerini buldu. Fakat bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu defa da beni tevkif ederek Afyon’a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab altındayım. Bana şunları isnad ediyorlar:
1- Sen siyasî bir cem’iyet kurmuşsun.
2- Sen rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
3- Siyasî bir gaye peşindesin.
Bunların esbab-ı mucibe ve delilleri de, Risalelerimin iki üçünde bulunan onbeş cümledir...
Benim gibi yetmiş beş yaşına varmış ve bütün dünya hayatından elini çekmiş, sırf ahiret hayatına hasr-ı hayat etmiş bir adamın yazıları elbette serbest olacaktır. Hüsn-ü niyete makrun olduğu için pervasız olacaktır. Bunları tetkik ile altında cürüm aramak, insafsızlıktan başka bir şey değildir...(103)
(102) Afyon Mahkemesi müdafaatı birinci Zeyli kitabının 230. sahifesinde yer alan bu istid’anın başında bu zatın Abdurrahim Zapsu olduğu yazılmıştır. A.B.
nihayet Bitlis’te esir düştüm. Esaretten kurtularak İstanbul’a geldim. Darül-Hikmet-il İslâmiye’ye aza oldum. Mütareke zamanında istilâ kuvvetlerine karşı bütün mevcudiyetimle İstanbul’da çalıştım.
Milli Hükûmetin gâlibiyeti üzerine, yaptığım hizmetler Ankara Hükûmetince takdir edilerek Van’da İniversite açmak teklifi tekrarlandı...
Bu andan itibaren Van tarafına giderek mağaralara kapandım. Ruhî ve vicdanî hazzımla başbaşa kaldım... Fakat kaderin cilveleri beni menfi olarak muhtelif yerlerde bulundurdu.
Bu esnada Kur’ân-ı Kerim’in feyzinden kalbime doğan füyûzatı yanımdaki kimselere yazdırarak, bir takım Risaleler vücuda geldi. Bu Risaleler’in heyet-i mecmuasına Risale-i Nur ismini verdim...
Bu güne kadar yüzotuzu bulan Risaleler tamamen ahiret ve iman bahislerine aittir. Siyasetten ve dünyadan kasdî olarak bahsetmez. Buna rağmen bir takım fırsat düşkünlerinin iştiğal mevzuu oldu. İzerinde tedkikat yapılarak, Eskişehir ve Denizli’de tevkif edildim. Muhakemeler oldu, neticede hakikat tecelli etti. adalet yerini buldu. Fakat bu düşkünler bir türlü usanmadılar. Bu defa da beni tevkif ederek Afyon’a getirmişlerdir. Mevkufum, isticvab altındayım. Bana şunları isnad ediyorlar:
1- Sen siyasî bir cem’iyet kurmuşsun.
2- Sen rejime aykırı fikirler neşrediyorsun.
3- Siyasî bir gaye peşindesin.
Bunların esbab-ı mucibe ve delilleri de, Risalelerimin iki üçünde bulunan onbeş cümledir...
Benim gibi yetmiş beş yaşına varmış ve bütün dünya hayatından elini çekmiş, sırf ahiret hayatına hasr-ı hayat etmiş bir adamın yazıları elbette serbest olacaktır. Hüsn-ü niyete makrun olduğu için pervasız olacaktır. Bunları tetkik ile altında cürüm aramak, insafsızlıktan başka bir şey değildir...(103)
Yükleniyor...