Bayram Yüksel Ağabey, Kasap Tahir ve diğer mahpusların durumu ile ilgili şunları anlatır:
“Kasap Tahir Afyonlu bir eşkiya idi. İri yarı, cesur, gözünü budaktan sakınmayan belâlı bir kimse idi. Afyon’u haraca kesmiş, herkes ondan korkuyordu. Hanımına sataşan birinin kafasını kopardığı için kendisine “Kasap Tahir” diyorlardı. Çeşitli suçlardan tevkif edilmiş ve idama mahkûm olmuştu. Kararı temyiz ettiği için, temyizin kararını bekliyordu. Elinde ayağında ve boynunda demir parangalar vardı. Bahçeye teneffüse de bunlarla çıkardı. Hapishanenin hâkimi o idi.
Bir gün Üstâd’ımızı ziyaret etmiş, Üstâd’ımız kendisine “Sen namaza başla, ben sana dua edeceğim. İnşaallah kurtulacaksın” demiş. Bunun üzerine Kasap Tahir hemen namaza başlamıştı.
O vahşî insan, nurların dersiyle kısa zamanda ıslâh oldu. Ağır başlı, kimseyi incitmez bir hal aldı. Artık Nur talebeleriyle yemek yiyor, onlara hürmet ediyordu. Namaz kılanları koğuşun en iyi yerinde yatırırdı. Nur talebelerine çok hürmetkâr davranıyordu. Herkes ondaki bu değişikliğe hayret ediyor, en yakın arkadaşları “Bu adam nasıl bu hale geldi?” diye hayretlerini izhar ediyorlardı.
Nihayet temyiz mahkemesinden cevab geldi. Kasap Tahir idamdan kurtulmuştu: Temyiz Afyon Ağır Ceza Mahkemesinin idam kararını bozmuş, otuz yıl hapse çevirmişti. Sonra da 1950 yılında umumi af çıkınca, Kasap Tahir tahliye oldu.Tâhir bu kurtuluşu için: “Benim kurtuluşum Hoca efendinin kerametidir.” diyordu.
Çobanlarlı Ahmet ile Kıldereli Ahmet isimli iki mahküm daha vardı ki; bunlar da Kasap Tahir gibi adamlardı. Üstâd’a çok hürmet ederler ve ona çok yardımları olurdu. Üstâd’ın yanına kimsenin sokulmadığı sıralarda bu zatlar kimseden perva etmeden Üstâd’a gider hizmet ederlerdi:”(51)“(52)
Mahpusların İrşadı İçin
Afyon hapishanesinde Hazret-i Üstâd’ın mahpusların irşad ve ıslâhı için yazdığı mektup ve yazılar, çok mühim, çok te’sirli ve çok nurlu olmakla beraber; mecmuu bir araya gelse bir Risale kadardırlar. Bunlar birkaç tanedir. Bunların ziyade ehemmiyetlerine binaen, Hazret-i Üstâd bilâhare “Onüçüncü Söz” ün ikinci makamı olarak Sözler sırasında kaydettiği gibi, bir kısmı da Gençlik Rehberi eserinde dercedilmişlerdir. Bu mektuplardan
“Kasap Tahir Afyonlu bir eşkiya idi. İri yarı, cesur, gözünü budaktan sakınmayan belâlı bir kimse idi. Afyon’u haraca kesmiş, herkes ondan korkuyordu. Hanımına sataşan birinin kafasını kopardığı için kendisine “Kasap Tahir” diyorlardı. Çeşitli suçlardan tevkif edilmiş ve idama mahkûm olmuştu. Kararı temyiz ettiği için, temyizin kararını bekliyordu. Elinde ayağında ve boynunda demir parangalar vardı. Bahçeye teneffüse de bunlarla çıkardı. Hapishanenin hâkimi o idi.
Bir gün Üstâd’ımızı ziyaret etmiş, Üstâd’ımız kendisine “Sen namaza başla, ben sana dua edeceğim. İnşaallah kurtulacaksın” demiş. Bunun üzerine Kasap Tahir hemen namaza başlamıştı.
O vahşî insan, nurların dersiyle kısa zamanda ıslâh oldu. Ağır başlı, kimseyi incitmez bir hal aldı. Artık Nur talebeleriyle yemek yiyor, onlara hürmet ediyordu. Namaz kılanları koğuşun en iyi yerinde yatırırdı. Nur talebelerine çok hürmetkâr davranıyordu. Herkes ondaki bu değişikliğe hayret ediyor, en yakın arkadaşları “Bu adam nasıl bu hale geldi?” diye hayretlerini izhar ediyorlardı.
Nihayet temyiz mahkemesinden cevab geldi. Kasap Tahir idamdan kurtulmuştu: Temyiz Afyon Ağır Ceza Mahkemesinin idam kararını bozmuş, otuz yıl hapse çevirmişti. Sonra da 1950 yılında umumi af çıkınca, Kasap Tahir tahliye oldu.Tâhir bu kurtuluşu için: “Benim kurtuluşum Hoca efendinin kerametidir.” diyordu.
Çobanlarlı Ahmet ile Kıldereli Ahmet isimli iki mahküm daha vardı ki; bunlar da Kasap Tahir gibi adamlardı. Üstâd’a çok hürmet ederler ve ona çok yardımları olurdu. Üstâd’ın yanına kimsenin sokulmadığı sıralarda bu zatlar kimseden perva etmeden Üstâd’a gider hizmet ederlerdi:”(51)“(52)
Mahpusların İrşadı İçin
Afyon hapishanesinde Hazret-i Üstâd’ın mahpusların irşad ve ıslâhı için yazdığı mektup ve yazılar, çok mühim, çok te’sirli ve çok nurlu olmakla beraber; mecmuu bir araya gelse bir Risale kadardırlar. Bunlar birkaç tanedir. Bunların ziyade ehemmiyetlerine binaen, Hazret-i Üstâd bilâhare “Onüçüncü Söz” ün ikinci makamı olarak Sözler sırasında kaydettiği gibi, bir kısmı da Gençlik Rehberi eserinde dercedilmişlerdir. Bu mektuplardan
Yükleniyor...