Denizli Savcısı da, Bediüzzaman ve Nur talebelerini mevcud kanunlar muvacehesinde mes’ul edecek kanunî bir madde bulamayınca, o da bunun gibi bu yola baş vurmuştu. Bu durumlardan anlaşılıyor ki; Bediüzzaman ve Nur talebelerini mahkemelere vermelerinin, sadece mevcud kanunlar muvacehesinde hareketlerine uyan suç mevzularını araştırıp, ona göre tecziye veya tebri’e mahkemeleri değildi. Belki o mezkûr zulüm ve gaddarlıklar içerisindeki şatafatlı yaygaralı muhakemelerden belli ve plânlı bir maksad vardı. O da eğer mevcud kanunlara göre suç unsuru bulunmazsa, mahkemelerin huzurunda, Nur talebelerine karşı Bediüzzaman’ın ilminde, mesleğinde ve te’lifatında yanlışlıklar(!) gösterip, Nur talebelerini Bediüzzaman’dan ve Risale-i Nur’dan soğutmak ve dağıtmak plânıydı. Bu sinsî, iblisane plânlara çok üzülerek söyliyelim ki; maalesef bazı resmî hocalar veya enaniyetli bazı sofi meşrebliler de alet oluyorlardı.

Amma bu tip desiseli plânların tezgâhlandığı her defasında; Bediüzzaman, allâme-i cihan, hadim-i Kur’ân’dan balyoz gibi öyle müskit ilmî cevablar alıyorlardı ki; ilim meydanında, hakikat sahasında rüsvay ve perişan olup gidiyorlardı. Her ne ise...

şimdi az üstte sıraladığımız, hususî plânlar dahilinde olarak uygulanan maddelerin delil ve belgelerine geçiyoruz. Benzeri bütün uygulamaların kimisini önceden. kimisini de tatbik safhasına konulmasından sonra, Hazret-i Üstâd’ın hassas ferasetiyle hissedip sezdiği ve talebelerine bunları zaman zaman bildirdiği Afyon hapsi mektuplarından okumaktayız. ve işte az üste sıraladığımız maddalere geliyoruz.

MADDE-1: Bu maddenin delilleri az üstte kaydedildiği için tekrar etmeden, yalnız Hazret-i Üstâd’ın şu mektubunu okuyalım:

“Bu gelen noktalara dair hem buradaki dostlar ve avukatlar, hem Emirdağı’ndaki kardeşlerim çalışsınlar:

Birinci Nokta: Bana hapis kanunuyla muamele etsinler. Keyfî ve tahakkümî tazyiklere tahammülüm kalmadı.

İkinci Nokta: Onlara desinler ki; Said kendine hürmet, muhabbet istemiyor. Hatta talebelerini de kendini medhetmekten men’ediyor. Yalnız der: Bana eziyet ve hakaret edilmesin... Halbuki evham yüzünden beni hem mahpuslara hem kapıya hariçten gelen dostlarıma bakmaktan ve onlara merhaba işaretini vermekten men’ edip yasak etmişler. Dünyada emsali bulunmayan bir tecrid içindeyim.

Üçüncü Nokta: Ta bayrama kadar mümkin olduğu kadar beni dünya ile meşgul etmemek ve ta’ciz ve eziyet vermemek pek çok ihtiyacım var.

Said-i Nursi(39)

 /  
2249
Yükleniyor...