derken Ceylanda geldi. Aynı şeyleri onada tekrarladı. Biz şaşkın bir halde ağlıyorduk.Üstâd da ağladı. “Ne yapalım?” diye çağresizlik içinde Ceylanla birbirimize sarıldık, ağlaştık, helallaştık. Üstâd bize çok dua etti ve sonra bizi gönderdi.Dönüşte kardeşlere meseleyi anlattık, çok dualar ettik. Cevşenler okuduk.Sonradan anladıkki Üstâdı zehirlemişler...”

(Son şahidler-5 ,sh. 35)

İkinci kez bir zehir hadisesi için Hazret-i Üstâd şöyle diyor:



Aziz Sıddık kardeşlerim!

Benim kalbime bu gece bir mana geldi, Size beyan edeyim. Evvelâ, ben tahammülüm fevkindeki şimdiki azabım ve ikinci olarak öldürmiyecek fakat kuvvetten tam düşürecek bir nevi semli ilacıyla şiddetli sıkıntılarım ile, ben temyiz mahkemesinin çabuk bizi kurtarmasını istemiyorum, uzatmasını istiyorum..Ta hakikat tam tezahür etsin. Milyonlar başlar fada oldukları o hakikata, değil muvakkat rahatımız ve fani dünya hayatımız, belki lüzum olsa başımızla beraber bütün şeref, mal, rahat. haysiyet, maddi manevi makamât kemal-i iftiharla feda edilse, yine kazanıyoruz ve vazifemizdir...”(37)

Üçüncü zehir hadisesi hakkında da Üstâd Hazretleri şunu yazdı: (Bu üçüncü defaki zehir, Afyon hapsinin son günlerinde vuku bulduğu anlaşılıyor)

(37) Afyon Hapis mektupları -2 Kırmızı defter Zübeyr, s: 85.



Aziz Sıddık kardeşlerim!

Evvela: Ruh-u canımla bayramınızı tebrik ederiz.

Saniyen: Belki beni uzak bir yere gönderirler. Veyahut bu defaki zehir beni kabre sevkedecek. Ben de herbirinizi kendi yerimde birer Said ve Nur’a birer bekçi ve muhafız olarak vâris bırakıyorum. Bir bekçiye bedel, binler muhafızlar olursunuz. Hem sizler dahi benim yerimde her bir mecmua-i Nuriyeyi birer manevî Said görüp, benim bedelime ondan ders almaya çalışınız!..

Sarsılmayın!. Fânî zahmetlerin ehemmiyeti yoktur. Bizim manevî sohbetimize hiçbir şey mani’ olmaz. Hatta berzahtaki merhumlar ve yirmi sene sureten görmediğim Nur kardeşlerimi her zaman görür gibi bir nevi beraberlik hissediyorum”(38)

 /  
2249
Yükleniyor...