tahkikat soruşturmaları neticesinde mazlumlardan bir çoğu men-i muhakeme ile tahliye edilmişlerdi.
{Osmanlıca Lem’alar, s: 761.}
Sorgu hâkimlerinin sorgulama neticesinde hazırladıkları kararnamelerinden sonra, müdde-i umumi yeniden bir iddianame hazırlamış ve bu iddianameye göre Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalara başlamıştır. Mahkemenin kaç celse ve duruşma yaptığını bilemiyoruz . Bildiğimiz şey, mahkemenin çok çabuk ve kısa
zamanda karara vardığıdır. Zira Isparta’da ilk toplu tevkifler tarihi 27 Nisan 1935, Ispartadan Eskişehire nakil edildiği gün ise,8 Mayıs 1935, mahkemenin karar günü de 19 Ağustos 1935’dir. Buna göre, tevkif tarihinden mahkemenin karar gününe kadar üç ay yirmi iki gündür. ıki ay kadar da ilk sorgulamalar sürmüş ise, bir ay yirmi iki gün bir zamanda mahkeme karara varmış oluyor.
Anlaşılan, Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi, bu kalabalık maznunları en çok iki defa mahkemeye çıkarabilmiş ve duruşma yapabilmiştir. İçüncü duruşmadan önce, Savcı Bey son mütalâasını okumuş, mahkeme heyeti de 19 Ağustos 1935 gününde, iddia makamının tecziye talebi doğrultusunda
{Osmanlıca Lem’alar, s: 761}
Üstâd’ın bunca hakikatlı sarih ve açık müdafaalarını nazara almadan, onun ve on-onbeş talebesinin tecziyesi talebini, geri kalan maznunların beraet ve tahliyeleri tarzında karara varmıştır. Yine anlaşılan odur ki; Önceleri Sorgu hâkimlerinin men-i muhakeme ile tahliye ettikleri maznunlarla birlikte, mahkemenin karar gününde toplam doksan yedi kişinin beraet ve tahliyeleri gerçekleşmiştir.
Eskişehir savcısının iddianamesi,Isparta müdde-i umumisi ve sorgu hâkimlerinin ve Eskişehir mahkemesine gelen misafir sorgu hâkimlerinin ileri sürdükleri mütalâa ve hükümlerinden derlenmiş tahmin ve zanlardan ibaret karma bir iddianame şeklinde bir şey olsa gerektir. Eskişehir sorgu hâkimlerinin mütalâaname ve kararnameleri altmış üç sahife kadar uzun olduğuna göre
{Aynı eser, s: 738}
herhalde iddianamenin tamamı o nisbette uzun ve muğalaalıdır.
Savcının mezkûr iddianamesi elimize geçmediği için,mahiyetine tamamen muttali’ olmamakla beraber, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri mahkemede onu bütün bütün çürütücü cevabî müdaafalarından onun esaslarını okumaktayız.
Yine Hazret-i Üstâd’ın müdafalarından okuyoruz ki,makam-ı iddianın hazırlamış olduğu üç tane iddianamesinden ikincisi,sorgu hâkimlerinin kararnamelerinden çıkarılmış yirmidokuz sahifelik
{Aynı eser, s: 338}
bir hezeyannamedir.
{Osmanlıca Lem’alar, s: 761.}
Sorgu hâkimlerinin sorgulama neticesinde hazırladıkları kararnamelerinden sonra, müdde-i umumi yeniden bir iddianame hazırlamış ve bu iddianameye göre Ağır Ceza Mahkemesi duruşmalara başlamıştır. Mahkemenin kaç celse ve duruşma yaptığını bilemiyoruz . Bildiğimiz şey, mahkemenin çok çabuk ve kısa
zamanda karara vardığıdır. Zira Isparta’da ilk toplu tevkifler tarihi 27 Nisan 1935, Ispartadan Eskişehire nakil edildiği gün ise,8 Mayıs 1935, mahkemenin karar günü de 19 Ağustos 1935’dir. Buna göre, tevkif tarihinden mahkemenin karar gününe kadar üç ay yirmi iki gündür. ıki ay kadar da ilk sorgulamalar sürmüş ise, bir ay yirmi iki gün bir zamanda mahkeme karara varmış oluyor.
Anlaşılan, Eskişehir Ağır Ceza Mahkemesi, bu kalabalık maznunları en çok iki defa mahkemeye çıkarabilmiş ve duruşma yapabilmiştir. İçüncü duruşmadan önce, Savcı Bey son mütalâasını okumuş, mahkeme heyeti de 19 Ağustos 1935 gününde, iddia makamının tecziye talebi doğrultusunda
{Osmanlıca Lem’alar, s: 761}
Üstâd’ın bunca hakikatlı sarih ve açık müdafaalarını nazara almadan, onun ve on-onbeş talebesinin tecziyesi talebini, geri kalan maznunların beraet ve tahliyeleri tarzında karara varmıştır. Yine anlaşılan odur ki; Önceleri Sorgu hâkimlerinin men-i muhakeme ile tahliye ettikleri maznunlarla birlikte, mahkemenin karar gününde toplam doksan yedi kişinin beraet ve tahliyeleri gerçekleşmiştir.
Eskişehir savcısının iddianamesi,Isparta müdde-i umumisi ve sorgu hâkimlerinin ve Eskişehir mahkemesine gelen misafir sorgu hâkimlerinin ileri sürdükleri mütalâa ve hükümlerinden derlenmiş tahmin ve zanlardan ibaret karma bir iddianame şeklinde bir şey olsa gerektir. Eskişehir sorgu hâkimlerinin mütalâaname ve kararnameleri altmış üç sahife kadar uzun olduğuna göre
{Aynı eser, s: 738}
herhalde iddianamenin tamamı o nisbette uzun ve muğalaalıdır.
Savcının mezkûr iddianamesi elimize geçmediği için,mahiyetine tamamen muttali’ olmamakla beraber, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri mahkemede onu bütün bütün çürütücü cevabî müdaafalarından onun esaslarını okumaktayız.
Yine Hazret-i Üstâd’ın müdafalarından okuyoruz ki,makam-ı iddianın hazırlamış olduğu üç tane iddianamesinden ikincisi,sorgu hâkimlerinin kararnamelerinden çıkarılmış yirmidokuz sahifelik
{Aynı eser, s: 338}
bir hezeyannamedir.
Yükleniyor...