Bu arada hadise sırasında ve sonrasında zındık ve münafık din düşmanları Isparta ve civarında kesif bir propagandaya giriştiler. “Bediüzzaman ve talebeleri idam edilecektir.” diye... Bundan gaye de Müslüman halkı korkutmak, sindirmek ve yıldırmaktı.

Ne ise, kafile yola konulur. Bediüzzaman’ı ve Nur talebelerini Eskişehir hapsine kadar götürmekle vazifeli müfreze kumandanı binbaşı Rûhî Bey; dikkatle Bediüzzaman’ın harekât ve vaziyetini, duruş ve vakarını sezdirmeden gözledi. Mes’elenin hakikatına ve Bediüzzaman’ın ve talebelerinin masumiyetine kanaat getirdi. Hadisenin dinsizce bir plân neticesi olduğunu ve mazlumların haince bir iftiraya kurban olduklarına vakıf oldu. Yapılan tüm propagandaların yalan, asılsız ve iftira olduğunun farkına vardı. Gizli ve şiddetli emir ve direktiflere rağmen, tüm mes’uliyeti üzerine alarak yolda Bediüzzamanın ve talebelerinin kelepçelerini çözdürdü. Yolda rahatça namaz kılmalarına kolaylıklar gösterdi ve yardımcı oldu.Allah rahmet eylesin amin.

Hadiseyle İlgiliBazı Hatıralar

Hadisenin içinde bulunmuş ve Eskişehir hapsinde aylarca hapis yatmış bazı zatların hatıralarını burada, mevzu’ ile ilgili olduğu için yâd etmek icab ediyor:

1- Emekli Yüzbaşı Re’fet Barutçu’nun Hatırası:

“...Bizi Isparta’dan Eskişehir’e götürecekleri gün, hepimizi ikişer ikişer kelepçelemişlerdi. Yüzyirmi kişiye kelepçeler kâfi gelmemişti. Başında sarığı olan Antalya Müftüsü Çil Ahmed Efendi ile Bekir Ağayı bir çamaşır ipi ile birbirine bağlamak istiyordu bir çavuş.O sırada muhafız alayından bize nezaret için getirilmiş hamiyetli ve vicdanlı bir teğmen, manzaraya dayanamadı, çavuşa: “çekil oradan!..” diye bağırdı ve bağlattırmadı.

Ne ise, yola koyulduktan sonra, (Müfreze kumandanının emriyle) Baldız istasyonunda hepimizin de ellerini çözdüler. Namaz vakitlerinde her zaman mola verdiriliyor, namazlarımızı rahatça kılabiliyorduk. Yol güzergâhındaki şehirlerden, kasabalardan geçerken, merkez kumandanlarına ve vazifeli kimselere, hakkımızda izahatlarda bulunuyor ve “Bunlar masumdur, sebebsiz bir zulme ma’ruz bırakılmış kimselerdir” diye başımızdaki subaylar söylüyorlardı.”

{Nurs Yolu, sh: 94.}



Yükleniyor...