şartların ve hükûmet politikasının esnekliğinden son derece istifade ederek, hükûmet kuvvetini ve idareci bazı adamlarını elde etmişlerdi. Türkiye’nin her hangi bir yerinde siyasetsiz ve samimî bir şekilde dine âit bir parıltı göründü mü, hemen mezkûr gizli dinsiz komiteler tüm güç ve gayretleriyle ve basın ve gazeteleriyle oraya yükleniyor, siyasî bir kulp takarak ve rejim aleyhtarı ilân ederek; imha etmek ve söndürmek için faaliyete geçerlerdi. Nitekim Menemen vakasında da öyle bir oyun oynanmıştı.
Evet, Eskişehir hadisesinden iki buçuk sene evvel,Menemen vakası vesilesiyle istedikleri doğrultuda hükûmet eliyle emellerini yerine getirdikten sonra, bu defa tüm güçleriyle, Menemen hadisesini serrişte ederek; sönmiyen ve söndürülmiyen Hazret-i Bediüzzaman’ın, hakikat ve ilim meydanında bütün dünya dinsizlerini dize getirmiş olan Kur’ân’dan alınmış Nur Risalelerini de söndürmek ve Bediüzzamanı ve etrafındaki samimi masum Nur talebelerini de imha etmek için planlar düzmeye ve çalışmaya başladılar. Sıra bunun icra kısmına gelmişti. Eğridir’de Risale-i Nur’la alâkadar yarı meczub bir adamın bir jandarma çavuşu ile yaptığı ağız münakaşasını vesile ittihaz ettiler. Yaygara ve feryadlar kopardılar. Planları gereği Bediüzzaman’a ve imanî hizmetine siyasî bir kulp taktılar. ırtica’ ile damgaladılar. “Siyasi muhalif “ dediler. “Rejim aleyhtarı, gizli cemiyet kurmuş” dediler. “İhtilâl hazırlığı içindedir” dediler, dediler, dediler!..
Ve geldiler, hükûmet kuvvetini evhamlandırarak ayaklandırdılar. Masum, imanlı, sâf müslüman insanları evlerinden, işyerlerinden toparladılar. Evlerini aradılar, baskınlar düzenlediler.. Taharriler yaptılar, baktılar, incelediler... Amma ne buldular?ne gördüler?..
Hiç bir şey!.. Yalanları, iftiralı karalamaları, münafıklıkları meydana çıktı.
Bu defa: “Aman bunları bırakmayın, şimdi bir şey elde edilmedi ise de, bir şey görünmedi ise de, amma bunlar o niyetteler.. yapabilir, edebilirler” dediler.
Hükûmet ve idare, bu defa bunların bu şekil desiselerine aldandı, palavralarına kandı... “Hepsi tevkif edilsin!..” şeklinde lisan-ı hal ve davranışlarıyla emir verdi...
Ne ise, tevkif edildiler.. Bu defa, yok bilmem emniyet mülâhazası, bilmem asayiş düşüncesi.. diye tüm masum ve mazlum insanları Isparta’dan Eskişehir’e yolladılar. Ahıra davar tıkar gibi on kişilik bir koğuşa otuz-kırk insan doldurdular.. ve hakeza zulüm üstüne zulüm, vahşet üstüne vahşet!..
Bununla da kalmayıp, zındık din düşmanları, bu defa Eskişehir’e
Evet, Eskişehir hadisesinden iki buçuk sene evvel,Menemen vakası vesilesiyle istedikleri doğrultuda hükûmet eliyle emellerini yerine getirdikten sonra, bu defa tüm güçleriyle, Menemen hadisesini serrişte ederek; sönmiyen ve söndürülmiyen Hazret-i Bediüzzaman’ın, hakikat ve ilim meydanında bütün dünya dinsizlerini dize getirmiş olan Kur’ân’dan alınmış Nur Risalelerini de söndürmek ve Bediüzzamanı ve etrafındaki samimi masum Nur talebelerini de imha etmek için planlar düzmeye ve çalışmaya başladılar. Sıra bunun icra kısmına gelmişti. Eğridir’de Risale-i Nur’la alâkadar yarı meczub bir adamın bir jandarma çavuşu ile yaptığı ağız münakaşasını vesile ittihaz ettiler. Yaygara ve feryadlar kopardılar. Planları gereği Bediüzzaman’a ve imanî hizmetine siyasî bir kulp taktılar. ırtica’ ile damgaladılar. “Siyasi muhalif “ dediler. “Rejim aleyhtarı, gizli cemiyet kurmuş” dediler. “İhtilâl hazırlığı içindedir” dediler, dediler, dediler!..
Ve geldiler, hükûmet kuvvetini evhamlandırarak ayaklandırdılar. Masum, imanlı, sâf müslüman insanları evlerinden, işyerlerinden toparladılar. Evlerini aradılar, baskınlar düzenlediler.. Taharriler yaptılar, baktılar, incelediler... Amma ne buldular?ne gördüler?..
Hiç bir şey!.. Yalanları, iftiralı karalamaları, münafıklıkları meydana çıktı.
Bu defa: “Aman bunları bırakmayın, şimdi bir şey elde edilmedi ise de, bir şey görünmedi ise de, amma bunlar o niyetteler.. yapabilir, edebilirler” dediler.
Hükûmet ve idare, bu defa bunların bu şekil desiselerine aldandı, palavralarına kandı... “Hepsi tevkif edilsin!..” şeklinde lisan-ı hal ve davranışlarıyla emir verdi...
Ne ise, tevkif edildiler.. Bu defa, yok bilmem emniyet mülâhazası, bilmem asayiş düşüncesi.. diye tüm masum ve mazlum insanları Isparta’dan Eskişehir’e yolladılar. Ahıra davar tıkar gibi on kişilik bir koğuşa otuz-kırk insan doldurdular.. ve hakeza zulüm üstüne zulüm, vahşet üstüne vahşet!..
Bununla da kalmayıp, zındık din düşmanları, bu defa Eskişehir’e
Yükleniyor...