ifade ile ve mealen yazıyoruz. Mezkûr şiirin tamamı Son şahitler-4, Sh.116-127 dedir.

“ 26 Nisan 1935 günü beni ikindi namazında, Milasîn Belen camiinden alıp evimi taharri için götürdüler. Evde birkaç el-yazma Risale-i Nur buldular. Sonra beni karakola götürdüler. O gece sabaha kadar ifademi aldılar. Sabaha karşı beni bıraktılar “git yat “ dediler. Sabahleyin beni tekrar karakola götürdüler. Milastaki bir kaç nur muhiblerinide getirmişlerdi. ıki gün, iki gece daha ifadelerimizi aldılar. üçüncü günü bizi bir arabayla geceleyin Aydın’a, oradanda Nazilli yoluyla Ispartaya götürdüler. Isparta hapishanesinde; oraya toplattırılmış çok kimselerle karşılaştık. 5.günü duydukki, Dahiliye vekili Ispartaya gelmiş. Birkaç gün sonrada gazeteler yazmışki, Dahiliye vekili beyanat vermiş: “Hadise bir adi zabıta vakasıdır.

Birkaç gün sonrada, bizi ikişer ikişer kelepçeliyerek kamyonlara bindirdiler. Başımızda müfreze kumandanı Binbaşı Ruhi Bey vardı. Benim kelepçe arkadaşım Ramazan isminde ma’sum ve tamamen habersiz fakir bir köylü idi. Meğer bu fakir, “Ramazan Risalesi” ismine ad benzerliğinden zulme uğramış.

Ruhi Bey yolda kelepçelerimizi çözdürdü ve teselli etti. Siz masumsunuz, yakında çoluk-çocuğunuza döneceksiniz..vesaire ile bizi rahatlattırdı. Ruhi bey yolda rasladığı kumandanlarada hep masum olduğumuzu anlatıyordu.

Nihayet geceleyin Afyon’a ulaştık. Bizleri trene bindirdiler. ıkinci günü Eskişehire vardık. Bizi hapishaneye teslim ettiler. Hapiste fotoğraflarımız çekildi. ıkinci günü hapishane müdürü geldi, tek-tek herbirimizin isim ve adreslerimizi resimlerimizin arkasına yazdı.Duyduğumuza göre resimlerimiz Ankaraya yollanmış.

Ve nihayet 13 Ağustos 1935 günü bizleri beşer beşer mahkemeye çağırdılar. O günü öğleye kadar kimlik tesbiti ve sorgulama tarzında geçti. Öğleden sonra, “Müdafaalarınızı yapın” dediler. Herkes birşeyler söyledi. “Yarın tekrar geleceksiniz” diye bizi hapse getirdiler. ıkinci günü bizi yeniden mahkemeye götürdüler. Mahkemelerimiz hep gizli oluyordu.

Ve nihayet, Hz. Üstâd’ın büyük müdafaalarından sonra 19 Ağustos 1935 günü, mahkeme kararını açıkladı.

Böylece Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursi’nin; V’an’dan alınışı olan 25 şubat 1925’den bu yana, yani 25 Nisan 1935 gününe kadar sürgünlük hayatı, tam on sene iki ayı doldurmuş oluyordu. Van’dan alındığında, yolculukta geçen bir iki ayını hesaptan çıkarmak istesek, tam yüzyirmi ay ediyordu. Bu da bir güzel adede tevafuk ediyordu.


Yükleniyor...