Bediüzzamanı, dinsiz zındıklar çok iyi tanıyor ve biliyorlardı. Türkiye’de onun varlığı demek, kendilerinin tüm plân ve projelerinin iflâsı demek olduğunu çok iyi anlıyorlardı.
İşte, bu çok mühim nokta ve derin sırdan dolayıdır ki; Zendeka komitesi ne yapıp-yapıp, Bediüzzaman’ı ve onun açtığı nevvar ve feyyaz olan iman caddesini imha etmek ve kapatmak için, büyük velveleler ve yaygaralarla memleket afakını doldurarak, hükûmeti ayaklandırdılar. Bu yaygaraya kapılıp evham içinde çırpınmakta olan İçişleri Bakanı ve hatta hükûmet, maalesef heyecanla
ayaklanmıştı. Fakat az zaman sonra tebeyyün etti ki; o yaygara ve velveleler kanun ve nizam ve asayiş noktasında hiç bir değeri olmıyan vesvese, iftira ve yalanlardan ibarettir. Çünki ıçişleri Bakanı Isparta’ya jandarma kuvvetleri kumandanı ve emniyet umum müdürü ve yüzyirmi polis ve jandarma ile, memleket çapında bir siyasî hadise varmışçasına geldiği halde, bir kaç gün sonra maddeten ve kanunen -ıhbar edildiği şekilde- bir durumun bulunmaması üzerine; Bakan Bey, basına ister istemez hadise için: “Adi bir zabıta vak’asıdır” diye beyanat vermeye mecbur olmuştu. Fakat buna rağmen hükûmet, kendisini zındık dinsizlerin velveleli evham ve te’sirinden kurtaramamış, masum olan Bediüzzaman’ı ve mazlum olan talebelerini -Hiç bir sebeb yokken- ellerini kollarını bağlamış, askeri cemselerle ve büyük muhafız müfrezeleriyle Eskişehir hapishanesine
{Tan gazetesi 9 Mayıs 1935 sayısında: Eskişehire Hz.Üstâd’ın ve Nur talebelerinin gönderdikleri tarihi, 8 Mayıs 1935 olarak vermektedir.}
götürüp doldurmuşlardı. Gizli zendeka komitesi hükûmet kuvvetlerini elde ederek, Üstâd’ın ve Nur talebelerinin masumiyetlerine rağmen; yine de Bediüzzaman’ı ve talebelerini imha etme plânını yürütmek için her çareye başvurmuşlardı. Ankara’nın emriyle bu masum ve mazlumlar kafilesini hiç sebeb yokken Eskişihir zindanına sokmasını becere bilmişlerdir.
Son Derece İbretli Bir olay
Isparta’daki baskınlar ve sorgulamalar hadisesiyle ilgili olarak hadisenin içinde bulunmuş bir kişi olan emekli yüzbaşı merhum Re’fet Barutçu hatırasını şöyle anlatır:
“Isparta’da aniden yapılan baskın ve araştırmalarda ellerine geçen Risale ve mektuplar arasında bir kitabın üzerinde “Ramazana aittir” diye bir yazı bulunmuştu. Kur’ân yazısını okuyamadıkları için “Bu ramazan kimdir?” diye günlerce aradılar, taradılar. Nihayet Isparta köylerinden “Ramazan” isimli habersiz bir masumu bulup ellerine kollarına kelepçe vurarak onu da Eskişehir hapsine yollamışlardı.
İşte, bu çok mühim nokta ve derin sırdan dolayıdır ki; Zendeka komitesi ne yapıp-yapıp, Bediüzzaman’ı ve onun açtığı nevvar ve feyyaz olan iman caddesini imha etmek ve kapatmak için, büyük velveleler ve yaygaralarla memleket afakını doldurarak, hükûmeti ayaklandırdılar. Bu yaygaraya kapılıp evham içinde çırpınmakta olan İçişleri Bakanı ve hatta hükûmet, maalesef heyecanla
ayaklanmıştı. Fakat az zaman sonra tebeyyün etti ki; o yaygara ve velveleler kanun ve nizam ve asayiş noktasında hiç bir değeri olmıyan vesvese, iftira ve yalanlardan ibarettir. Çünki ıçişleri Bakanı Isparta’ya jandarma kuvvetleri kumandanı ve emniyet umum müdürü ve yüzyirmi polis ve jandarma ile, memleket çapında bir siyasî hadise varmışçasına geldiği halde, bir kaç gün sonra maddeten ve kanunen -ıhbar edildiği şekilde- bir durumun bulunmaması üzerine; Bakan Bey, basına ister istemez hadise için: “Adi bir zabıta vak’asıdır” diye beyanat vermeye mecbur olmuştu. Fakat buna rağmen hükûmet, kendisini zındık dinsizlerin velveleli evham ve te’sirinden kurtaramamış, masum olan Bediüzzaman’ı ve mazlum olan talebelerini -Hiç bir sebeb yokken- ellerini kollarını bağlamış, askeri cemselerle ve büyük muhafız müfrezeleriyle Eskişehir hapishanesine
{Tan gazetesi 9 Mayıs 1935 sayısında: Eskişehire Hz.Üstâd’ın ve Nur talebelerinin gönderdikleri tarihi, 8 Mayıs 1935 olarak vermektedir.}
götürüp doldurmuşlardı. Gizli zendeka komitesi hükûmet kuvvetlerini elde ederek, Üstâd’ın ve Nur talebelerinin masumiyetlerine rağmen; yine de Bediüzzaman’ı ve talebelerini imha etme plânını yürütmek için her çareye başvurmuşlardı. Ankara’nın emriyle bu masum ve mazlumlar kafilesini hiç sebeb yokken Eskişihir zindanına sokmasını becere bilmişlerdir.
Son Derece İbretli Bir olay
Isparta’daki baskınlar ve sorgulamalar hadisesiyle ilgili olarak hadisenin içinde bulunmuş bir kişi olan emekli yüzbaşı merhum Re’fet Barutçu hatırasını şöyle anlatır:
“Isparta’da aniden yapılan baskın ve araştırmalarda ellerine geçen Risale ve mektuplar arasında bir kitabın üzerinde “Ramazana aittir” diye bir yazı bulunmuştu. Kur’ân yazısını okuyamadıkları için “Bu ramazan kimdir?” diye günlerce aradılar, taradılar. Nihayet Isparta köylerinden “Ramazan” isimli habersiz bir masumu bulup ellerine kollarına kelepçe vurarak onu da Eskişehir hapsine yollamışlardı.
Yükleniyor...