Refet Bey’in Hatırası

Isparta’da 1934 yılında te’lif edilen 26. Lem’a olan ihtiyarlar risalesinin te’lifi ile ilgili, merhum emekli yüzbaşı Re’fet Bey şöyle bir hatırasını anlatmıştır:

“Birgün Hazret-i Üstâd bizi çağırdı, kalem: kâğıt hazırlamamızı söyledi ve “Yirmi Altıncı Lem’a, ihtiyarlar hakkındadır... yirmialtı rica’yı ihtiva eder.. “Birinci Rica” dedi ve yazdırmaya başladı.

Beş altı rica yazdırdı, öylece kaldı. Aradan bir müddet geçti. Bu arada diğer risalelerden bazı parçalar da yazdırırdı. Yine bir gün bizi çağırarak, kaldığı yerden hiç sormadan, “Nerede kalmıştık, biraz okuyun” gibi bir şey demeden, kaldığı yerden yirmi altıncı lem’aya devam etti.

Her zaman sabah erken yanına, hizmetine gidiyordum. Bir gün biraz geç kalmıştım. Yanına girdiğimde; “Kardeşim biraz evvel gelseydin, yanındaki kadı Zeynel Efendi’yi göstererek, bu zata verdiğim ders, kader risalesine güzel bir zeyl olurdu” dedi.

Gelen misafirin kadere dair suallerini cevablandırmış ve kader mevzuunda ona ders vermişti.

Biz bütün bu gibi hallerinden anlıyorduk ki; Onun eserleri ilham-ı ılâhî ve sünûhattırlar. Ancak kalbine doğduğu zaman yazdırabiliyordu”

{Nurs yolu, s: 96.}



Böylece Hazret-i Üstâd Bediüzzaman’ın lsparta’daki hayatı, tam Nur hizmeti bakımından, hem de maddî istirahatı noktasından, ilk başlarda çok huzurlu, neşeli ve saadet içindeydi. Çünkü Risale-i Nur’un birden bire daha çok intişar etmesiyle, iman ve Kur’ân hizmeti ve fütûhâtı da o nisbette geniş çapta yapıldığı, imanlar kurtulduğu, dinî hissiyat kuvvetlendiği, şüphe ve vesveseler def edildiği için; Hazret-i Üstâd son derece huzur, neş’e ve ferah içindeydi. Lâkin dalâlet ehli durmadı ve bu vaziyet zındıklık hislerine hoş gelmedi. Adeta inkişaf eden bu iman ve Kur’ân hizmeti ve neticesinde hasıl olan o nuraniyyet, onları çıldırtmıştı. Çünki plânları boşa gitmiş, tutmamıştı. Halbuki onlar; Onu da Menemen gibi sahte bir hadise ile imha etmek.. Yahut da hükûmetin eliyle sıkı takip ve kontrollarla ellerini kollarını bağlamak, hizmet ettirmemek veya susturmak idi plânları... Amma hayır, bu ikisi de, plânlarının iki tarafı da tutmamıştı. Yeniden faaliyete geçti zendeka komitesi...

Geniş çaplı bir plân hazırladılar. Sâf müslüman halktan Risale-i Nur ile ve Üstâd Bediüzzaman’la yakından ve uzaktan alâkadar olanların isimlerini tesbite başladılar. Eskişehir hadisesinden çok önce isim tesbit işini bitirmiş ve hazırlamışlardı. Sıra bahane bulmaya ve hadise çıkarmaya gelmişti...

Yükleniyor...