yıllarında burada (İstanbul’da) verdiği konferanslarda, daima kürtlere ayrılmamak, beraber olmak ve parçalanmamayı telkin ederdi, nasihat ederdi.

Otuzbir Mart’ta onu mahkûm edemediler. Divan-ı Harp karar verinceye kadar mevkuf kalmıştı, mahkûm olmadı..”

{Aydınlar Konuşuyor, s: 167.}



6- Cevad Rıf’at Atilhan: (Emekli General, Osmanlı ordusunun yetiştirdiği Kahraman asker, imanlı bir mücahitti. Allah rahmet eylesin.)

Bu zat, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri hakkında 1951-52’de yazdığı makalelerinde ezcümle şunları söylüyordu:

“Nuru bir çok muzlim vicdanları aydınlatmış, kudreti bir çok zaif imanlı insanlara cesaret vermiş, dehası bir çok nasibsiz insanların ruhuna ilham serpmiş olan bu büyük adam; hiç şüphe yoktur ki Said-i Nursi Hazretleri’dir.

Ondan fazilet ve fedakârlık dersi alan, bir çok yolunu şaşırmış insanlar, kendilerini mes’ud ve aydınlık bir sahranın ortasında bulmuşlardır. Dehası ve celâdeti kadar, imanı da kuvvetli olan bu muhterem insan; yirmi beş yıllık istibdat ve zulmete gözlerini kırpmadan göğüs geren ve onun korkunç işkence adaletsizliğine imandan doğan bir cür’etle karşı koyan tek şahsiyettir. Bütün Müslüman dünyası bu kutbun câzibesinden kendisini kurtaramamıştır. Türkiye’nin ıssız ve tenha bir köşesinde doğan bu nur, ziyasını Pakistanlara, Endonezyalara kadar yaymış ve kendisiyle beraber milletimizin de şan ve şerefine payeler eklemiştir.

Ne yazıktır ki; bağrımızdan fışkırmış, bize şeref kazandırmış, kararmış gönüllerimizi aydınlatmış, dalâlet yoluna sapmış insanları hak yoluna getirmiş olan bu muhteşem ve mübarek insan, bizden hürmet yerine sadece tazyik ve zulüm görmüştür...”

{Büyük Tarihçe, s: 593.}



Bir İkiÖrnek de Âlem-iİslâm’dan

Birinci Örnek: Pakistan Maarif Vekili’nin Vekili Ali Ekber şah’tır: Bu zat, 1951’de Pakistan maarif vekâleti yardımcılığını yürütmekte iken, Türkiye’ye gelmiş, Üstâd Bediüzzaman’la görüşmüştür. Bilahare Pakistan Sind Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanlığı’na getirilmiş büyük alim din ve devlet adamı muhterem Seyyid Ali Ekber şah, Üstâd Bediüzzaman hakkında ezcümle şunları söylemiştir:

“Ben kırk senedir Âlem-i İslâm’da aradığımı Türkiye’de buldum. Bediüzzaman, yalnız büyük Türk milletinin değil, bütün İslâm Âlemi’nindir.

Yükleniyor...