ve hürmetkârlıklarını ifade etmekten çekinmemiş, her zaman ona yardım etmek istemişlerdir. Ve bunu pek çok müsbet ve ilmî raporlarıyla da tasdik etmişlerdir.

{“Diyanet İşleri Reisliği Nurculuk hakkında ne diyor” kitabı bunun şahididir. }



Evet, Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan 1987 yılına kadar, Diyanet İşleri Reislerinden ş. Yaltkaya hariç, başta Ahmed Hamdi Akseki, M. Eyyüb Sabri, Hasan Hüsnü Erdem, Ömer Nasuhi Bilmen, Ali Rıza Hakses, Tevfik Gerçeker, İbrahim Elmalı ve iki Lütfi Doğan’dan ikincisi

{Birinci Lütfi Doğan, Doktor Lütfi Doğan’dır. Aslen Konya-Ermenek kazası Gargar köyünden olup, bir ara Çorum’a yerleşmiş olan bu zat, dışardan elde ettiği bazı diplomalar sayesinde ve bazı siyasi kanallarla o makama, her nasılsa ulaşmış bir insan...}



Süleyman Ateş, Tâyyar

Altıkulaç

{Tayyar Altıkulaç, talebeliği sırasında Risale-i Nurlar’dan kısmen okuduğunu ve Üstâd Bediüzzaman ve Risale-i Nur’a karşı değil, bazı Nur talebelerinin, Hazret-i Üstâd’ın manevî makam ve şahsiyetine karşı duydukları hususî kanaat ve hislerine karşı bazı itirazları olduğunu bizzat bana anlatmışlardı. A.B.}



olmak üzere bu ana kadar sadece iki reis müstesna, diğerleri hepsi Risale-i Nur’u ve Üstâd Bediüzzaman’ı son derece takdir ederek ihtiram içinde bulunmuşlardır. Bunlardan bir çoğunun Hazret-i Üstâd’la bazı hatıraları da olmuş ve bazıları Üstâd Bediüzzaman hakkında hususi görüşlerini de beyan etmişlerdir. Bu hatıra ve görüşler kısmen bu kitabın baş taraflarında kaydedilmiştir.

Ezcümle: Türkiye Cumhuriyeti İkinci Diyanet Reisi Ahmed Hamdi Efendi

{Ahmed Hamdi Akseki, Antalya-Elmalı kazası, Güzel nahiyesine bağlı Akseki köyünde doğmuştur. Medrese tahsilini İstanbul’da bitirmiş, T.C.Hükümetlerinde 1924-1939 arası, Diyanet müşavere kurulu azalığı ve başkanlığında, 1939-1947 arası Diyanet Reis muavinliği...1947-51 arası Diyanet reisliği yapmış ve 1.9.1951 tarihinde vefat etmiştir. Allah Rahmet eylesin. (Bkz. Diyanet Dergisi, Sayı: 336) }



Diyanet Reisliği’ne geçtikten sonra, Hazret-i Üstâd ve Risale-i Nurla 1947’lerde başlıyarak, çok yakından alâkadar olmaya başladı. Üstâd Bediüzzaman’la bazı muhaberelerde bulundu ve o tarihlerde Nur risalelerinden iki takımı ısrarla istemişti. Hazret-i Üstâd da, 1949’da Afyon hapsinden çıktıktan sonra, 1950 başlarında kendisine iki Nur takımı hazırlatmış ve göndermişti. O da bu kitapları hususî şekilde cildleterek, bir takımın üstünde kendi ismini yazdırmış ve hususî kütübhanesine koymuş. Diğer takımı da Diyanet Dâiresi kütübhanesine hediye etmiştir.

{Nur’un mezkûr o iki takımı, halen de Diyanet dairesi kütübhanesinde mevcuttur.}



Daha sonra da vefatından az önce, kendi zengin olan kütübhanesini de içindeki bir takım Nur risaleleriyle birlikte Diyanet’in kütübhanesine hediye ile devretmiştir.



Yükleniyor...