Yazılan risaleleri etraf köylerden ve kazalardan gelenler, büyük bir merak ve iştiyak ile alıp gidiyorlar ve el yazısıyla çoğaltarak neşrediyorlardı...”

{Büyük Târihçe, s: 131.}



İşte bu öz ve kısa malûmatın ser-levhası altında; Nur risalelerinin nuranî akisleri çok az bir zaman içinde nasıl elden ele, dilden dile ve kalbden kalbe cereyan ve seyeran edip yayıldığını isbat etmeye çalışacağız. Evet, İslâm ümmetinin akide ve imanına en korkunç küfrî saldırıların başlatıldığı o kap-kara günlerde; ehl-i imanın imdadına rahmet-i ilâhiyye tarafından ulaşan ve gönderilen o ziyadar eserler, o nevvar ve feyyaz ziyalar, o beşaretkâr ve tesellidâr lemalar, o kahraman-ı Nur olan Risaleler; elbette saha-i zuhura çıktıklarında, ehl-i imanın en çok muhtaç olduğu ve kesafetli katı ye’s-i mutlak tufanına maruz kaldıkları bir vakitte, kalbden kalbe manevî ve nuranî mevceler halinde yayılacaktı ve yayılmayada hakkı vardı.

Evet, Risale-i Nur, imanın nurudur. Nur’un ise, yayılmasına karşı maddî hiç bir şey hâil ve engel olamazdı. Hem nurun aksi, aslının hassasını taşıdığı için, sadece onun okunmasıyla değil, işitilmesi, duyulması da büyûk te’sirler yapar, yayılmasını sağlardı. Yayılınca da, şüphe ve vesveseler defolur, kesif ve karanlıklı bulutlar dağılır, imanlar kuvvetlenir ve kurtulurlardı.

Bundandır ki, Nur Risaleleri’ni yazanlara karşı Hazret-i Üstâd çok minnettarlık hissediyor ve onları tebrik edip alkışlıyordu. Hatta kendi şahsı için bir risaleyi yazan ve yazdıranlara da, büyük büyük teşviklerde bulunur, şevklerini artıracak taltifler yapardı. Talebelerini “Elmas kalemli kahramanlar” diye vasıflandırırdı. Zaten Nurları ciddî şekilde görüp okuyanlar ondan ayrılmıyor, kalbi ve ruhu ondan ma’nevî büyük zevkler, hazlar alarak, imanları vicdanları cilalanıyordu.

Böylece cebrî kanunlarla yasaklanmış olan İslâm yazısı, Nur risalelerinin elle çoğaltılmasıyla muhafaza işi de yapıldığı gibi, matbaalara ihtiyaç bırakmıyacak şekilde nurlar yayılıp dağılıyordu.

Hazret-i Üstâd bu mevzuda da, yani Risale-i Nurları yazıp çoğaltmaya dair yaptığı teşvikler ve taltifler hususunda irşadkâr yazıları çoktur. Sadece bir iki küçük nümune vermek isteriz:

1- “...Maksadım, ona o risaleyi yazdırmakla onu has talebeler dairesine idhal etmektir. Yoksa ona o zahmeti vermezdim.”

{Barla Lahikası ilk baskı Envar Neşriyat, s: 169}



2- “...Sizin bu defa yazdığınız “Söz” ziyade hoşuma gittiği için, evvelce

Yükleniyor...