şimdi şu cemaziyel-ahirde emsali görülmemiş bir tarz da, gece saat dörtte başlayıp, beş ve beşbuçuğa kadar devam eden yıldızların düşmesi ehemmiyetli bir hadise-i semaviyedir. Semavatın hadisatı zeminimize baktığı cihetle; herhalde o hadisatın dahi, küre-i arzda bir eseri olacaktır. Cenab-ı Hakk’ın rahmetine sığınmalıyız ki, niran-ı muhrika yapmasın.. Envar-ı müşrikaya çevirsin!..

Evet nasıl ki; Kur’ân-ı Hakim’in sûrelerinde, ayetler birbirine bakar, işaret ederler. Öyle de; Cenab-ı Hakk’ın bir Kur’ân-ı kebiri olan şu kâinatın ulvî, süflî sûreleri dahi birbirine bakar, birbirinin nüktelerini izhar ederler. Sema sûresinde, bizim gibi Lafza-i Celâl’i yalnız kırmızı yazmak değil, belki Nur yaldızıyla Lafza-i Celâl gibi yazılan yıldızlar ve o yıldızlardan fışkıran nuranî noktalar, elbette bir işaret fişekleri hükmünde birer sırrı ilân ettiğinin o mu’ciznüma semavî sûrenin şanındandır. Kendimizce bir fâ’l-i hayr addetmeliyiz.

Saniyen: Sizde semavatın kırmızı yıldızlarını andıran Kur’ân- daki ism-i celâlın iki bin sekiz yüz altı (2806) defa tekerrürü, Kur’ân aemasını o nuranî yıldızlarla zinetlendirmiş.. Ve o adetlerin sahifeler, yapraklar, sûreler itibariyle birbirine manidar münasebat-ı tevafukiyeleri daha ziyade letafetini, zinetini güzelleştirmiş.

Bu defa, size kendi nüsha-i Kur’âniyemi gönderiyorum. Bu nüshamda size gönderilen listeye göre işaretler koydum. İsm-i Celâl ve İsm-i Rabb’e ayrı ayrı işaret vaz’ edildi.

İsm-i Celâl’in tevafukat-ı adediyesi hem muntazamdır, hem manidardır. Fakat bir parça dikkat ister. Çünki risalelerde görülen tevafuk gibi, daıma sahife sahifeye bakmıyor. Bazen, sahife mukabiline değil, belki bir arkasına veya arkasının mukabiline bakar. Bazen bir yaprak atlar, bazen bir sahife, iki sahifenin mecmuuna bakar. Mesela otuzbeşinci sahifede on üç (13) adet, Lafza-i Celâl gelir. Arkasında sekiz, sonra beş geliyor. Demek o on üç adet bu iki rakama birden bakar ki; o da onüç ediyor ve hakeza... Hem bazen bir sahife, iki sahifenin mecmuuna bakmakla beraber, aynı suretinde iki adet gelir, her biri onun bir cüz’ünü gösterir. Meselâ Sûre-i Tevbe’de 188. sahifede onaltı Lafza-i Celâl geliyor: Arkasında altı geliyor, altının arkasında on geliyor. Beraber yukardan okunsa onaltı olur, tevafuk eder. Sûre-i Ahzab’ın yine sahife 422’de onaltı ism-i celâl geliyor... Zahiri tevafuku yok. Halbuki bir sahife daha evvel on gelir ve mukabilinde altı var, terkib edilse, on altı olur, tevafuk eder.

Hem bazen İsm-i Rabb ile beraber tevafuk eder.. Bazen sahife sahifeye değil, yaprak yaprağa bakar. Hem bazen sahife rakamına bakar. Dokuz rakamı çok defa sahife rakamına baktığı için, tevafuktan çıktığını

Yükleniyor...