Bu bölümü, ehl-i dünyanın, daha doğrusu gizli dinsiz ve zındık komitenin desiseli zâlimane planlarını şuursuzca uygulamaya koyulmuş ehl-i hükmün ve idarecilerin Hazret-i Üstâd’a ve onun Kur’ânî ve imanî hizmetlerine vicdansızca ilişmelerine ve Üstâd’ın da, onlara karşı mecburiyet tahtında kaldığı zamanlarda verdiği cevabî mukabelelerine hasredeceğiz.
Hazret-i Üstâd’a ilişmeler ve ta’cizlerin aşikâre bir surette başlama tarihi Risale-i Nur’dan edindiğimiz malûmata göre 1928 yılıdır diyebiliriz. Üstâd Bediüzzaman da 1928 yılı için “Tuğyanların zuhuru”
{Şualar,Envar Neşriyat,s:656.}
diye tavsif ettiği gibi; aynı yıl içinde Nur mücahitlerinin giriştikleri mücahedelerin de Hak, doğru ve istikamette olduğunu beyan eder.
1929 yılı için de: “Dine tağiyane hücûm”
{Aynı eser,s:660.}
diye kaydetmektedir. 1935’den 1945’e kadarki on yıl zaman için de: “Dalâletin savlet tarihleri”
{Aynı eser,s:661.}
diye zikretmiştir.
Buna göre, kendisinin tamir ettirip, elindeki vesika ve belgelere dayanarak imamlık ettiği mescidine ilk ilişme tarihinin de 1928 olduğunu yazar.
{Osmanlıca Sikke-i Tasdik,s:75.}
Hem aynı tarih, Bitlis’in Motki ve Sason bölgesinde şapka ve harf inkılabına karşı ayaklanma hadisesi oldu. Tepeleme ve imha harekatı diye adlandırılmış 2. Tümen’in ayaklanmayı kanlı ve geddar bir şekilde bastırmış ve arkasından tehcir ve tenkil işlemleri başlatılmıştı.
Halbuki 1928’de hükûmetin çıkardığı hususî af kanunu ile; bazı istisnalar hariç, bütün şark menfileri memleketlerine iade edildiler, Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursi ve bir iki zat daha istisnalar içinde bırakıldı. Göstermelik olarak da, müstesna bırakılan bu bir iki zat ise,
{Mektubat,s:373.}
bunlardan birisi, İstanbul’da binlerce hemşehrilerinin ve İstanbul’un zengin Müslüman tüccarlarının içinde gayet müreffeh bir hayat yaşamaktaydı. Öbürü de yine bir vilâyette resmen müftülük yapıyor, Doğu vilâyetleri hariç her yere gidebiliyordu.
Hazret-i Üstâd’a ilişmeler ve ta’cizlerin aşikâre bir surette başlama tarihi Risale-i Nur’dan edindiğimiz malûmata göre 1928 yılıdır diyebiliriz. Üstâd Bediüzzaman da 1928 yılı için “Tuğyanların zuhuru”
{Şualar,Envar Neşriyat,s:656.}
diye tavsif ettiği gibi; aynı yıl içinde Nur mücahitlerinin giriştikleri mücahedelerin de Hak, doğru ve istikamette olduğunu beyan eder.
1929 yılı için de: “Dine tağiyane hücûm”
{Aynı eser,s:660.}
diye kaydetmektedir. 1935’den 1945’e kadarki on yıl zaman için de: “Dalâletin savlet tarihleri”
{Aynı eser,s:661.}
diye zikretmiştir.
Buna göre, kendisinin tamir ettirip, elindeki vesika ve belgelere dayanarak imamlık ettiği mescidine ilk ilişme tarihinin de 1928 olduğunu yazar.
{Osmanlıca Sikke-i Tasdik,s:75.}
Hem aynı tarih, Bitlis’in Motki ve Sason bölgesinde şapka ve harf inkılabına karşı ayaklanma hadisesi oldu. Tepeleme ve imha harekatı diye adlandırılmış 2. Tümen’in ayaklanmayı kanlı ve geddar bir şekilde bastırmış ve arkasından tehcir ve tenkil işlemleri başlatılmıştı.
Halbuki 1928’de hükûmetin çıkardığı hususî af kanunu ile; bazı istisnalar hariç, bütün şark menfileri memleketlerine iade edildiler, Üstâd Bediüzzaman Said-i Nursi ve bir iki zat daha istisnalar içinde bırakıldı. Göstermelik olarak da, müstesna bırakılan bu bir iki zat ise,
{Mektubat,s:373.}
bunlardan birisi, İstanbul’da binlerce hemşehrilerinin ve İstanbul’un zengin Müslüman tüccarlarının içinde gayet müreffeh bir hayat yaşamaktaydı. Öbürü de yine bir vilâyette resmen müftülük yapıyor, Doğu vilâyetleri hariç her yere gidebiliyordu.
Yükleniyor...