Ispartalı Nur Talebeleri

Isparta ve civarında 1926-1935 yılları arasında Üstâd Bediüzzaman’a ve Risale-i Nur’a sadıkane talebe olmuş çok bahtiyar kimseler vardır. Bunların içinde asker, zabit, ulemâ, meşâyih, hoca, hafız, esnaf ve hülâsa yediden yetmişe kadar çok çeşitli insan sınıfları vardır. Bunlardan bir çoğunun Risale-i Nur ve Üstâd hakkında yazmış oldukları takriz mektupları ve fıkraları da vardır. Fakat mezkûr yazılı telâkkilerin hepsini buraya almak mümkin olmıyacaktır. Zaten bu zatların takriz mahiyetindeki fikraları kısmen “Barla Lahikası” kitabında toplanmıştır. Biz bu saff-ı evvel olan ali-kadr insanların içinden nümûne için sadece üç dört zatın hissiyatlarının tercümanı olan fıkralarından birer ikişer parağraf almakla iktifa etmek mecburiyetindeyiz. Tafsilâtını arzu edenleri Barla Lahikaları’na havale ederiz.

Birincisi: İstikamet şehidi ve Üstâd’ının kurbanı ve bedeli merhum Binbaşı Asım beydir. Bu zatın hayatı hakkında da maalesef fazla bir bilgiye sahip değiliz. Yalnız N. Şahiner’in tesbitlerinde, merhum Binbaşı Asım Bey’in (Ahmed Asım Önerdem) 1877 yılında (Hz. Üstad’la aynı senede) İzmit’te doğmuş ve askerliğini Trablusgarp, şam, Muğla, Tefenni ve Manisa’da geçirmiş, daha sonra Burdur’a gelmiştir. Burada iken, Nasûhîzade şeyh Mehmed Efendi delaletiyle Bediüzzaman Hz.leriyle görüşmüştür.. (Bkz. Son şahitler- 5, s: 144) Hazret-i Üstâd Bediüzzaman Burdur’a geldiği zaman ve sonra Barla’da bulundukları günlerde, ona can u gönülden samimi talebe olmuş, Nur risalelerini el yazısıyla çok istinsah etmiş.. Ve Üstâd’ına bir çok samimi ve âlî hislerin tercümanlığını yapan mektuplar yazmış bir zattır. Yazdığı mektuplarından birisinde; o mektubu Üstâd’ına yazdığı tarih için: “dört sene evvel Burdur’a geldiğimde kardeşimiz şeyh Muhammed Efendi’nin delâlet ve tavassutu ile muhabereye başlanmış...” ifadesinden ve: “... Bilâ-fasıla otuzdört sene olan hayat-ı askeriyemde..”

{Barla Lahikası,Envar Neşriyat,s:32.}



gibi beyanından anlıyoruz ki, bu zatın Risale-i Nur’a talebe oluşu 1929-1930 yıllarındadır. 1935 Nisanında Eskişehir hadisesi dolayısıyla Isparta’da onun da sorgulanması yapılmak üzere mahkemeye celb edilmiş, mahkeme koridorunda sorgulanmasını beklerken; “Her şeyi dos doğru söylesem, belki sevgili Üstâdıma zarar gelebilir. Doğruyu söylemezsem, yalana girmem ihtimali vardır” diyerek, Cenab-ı Hak’tan o anda ruhunun teslim alınmasını niyaz etmiş ve hemen orada ruhunu Rabbine teslim etmiş olduğunu biliyoruz. Daha önceleri yazmış olduğu bir mektubunda, nezretmiş olduğu Üstâd’ına bedelen vefat va’di de böylece gerçekleşmiş oluyordu.

{Osmanlıca Lem-alar,s:743.}



Bu çok acip ve şayan-ı ibret vak’ayı Tan gazetesi,sekiz Mayıs 1935 nüshasında,baş haber olarak verdiği gibi,

Yükleniyor...