Onlara iman ve Kur’ân hakikatlarından bahsetmiş, lokum ikram etmiş. Birer tane de Nur risalelerinden el yazması “Asa-yı Musa ve Gençlik Rehberi” hediye etmiş.. ve “Eğer fazla nüsha olsaydı, her birinize birer tane hediye ederdim. Bunlardan üçünüzde istifade edersiniz. Diğer arkadaşınız niçin gelmedi...” diye sormuş.
Polis Salih’in yediği tokad
Arkadaşımız Salih, inancı zaif küfürbaz birisiydi. Birgün şöyle bir pusula yazmış: “Said-i Nursi talebesine bakkaldan içki aldırttı.” Bu pusulayı bazı kimselere imzalatmak istemiş. Hiç kimse
{{Polis o kağıdı tehtit ile imzalattırmak istediği adamın ismi , Emirdağda içki satan ,serhoş ve ayyaş “öldüm oğlu” diye söylenen bir adamdır. (Bkz. Son şahitler - 4, s: 58)}
onu imzalamamış. Bu yaptığının cezasını daha sonra şöyle gördü:
“Bir gün beraberce bir düğüne gitmiştik. Bir müddet eğlendik, vakit geçmişti. Kalkalım dedim. Fakat Salih, “Komiser Bey, ben biraz daha kalayım” dedi. Ben de peki dedim. Biz Hasan’la otele döndük.
Salih bizden sonra ölçüyü kaçırmış, çok fazla içmiş, sarhoş olmuş. Sonra etrafındakilerle kavga etmiş, onlar da kendisini iyice dövmüşler.
Gece yarısı bekçiler beni uyandırdılar.. Hasan’la beraber gittik, bir derede pis suların içinde Salih’i yatıyor gördük. Salih, Salih! diye sarstımsa da kendine gelemiyordu. Baktım üzerinde tabancası da yok. Sordum, cevab verecek hali yoktu. Sonra durumu vilâyete bildirdim. Salih’e tabancasının üç mislini ödettiler. Rütbe tenzili cezasıyla başka yere gönderdiler.
Biz Emirdağ’ında iken, beş-altı defa Vali ve Afyon Savcısı Emirdağ’ına geldiler. Aramalar yaptılar. En sonuncusunda on kişiyi akşamleyin evlerinden diğerlerini de iş yerlerinden topladılar. Bediüzzaman’ı da ertesi sabah emniyetin arabasına alıp hep beraber Afyon’a götürdüler. Biz de aynı gün, yani 17 Ocak 1948’de Afyon’a döndük. Onlar Afyon’da Emniyet Oteli’nde üç gün kaldılar. ıfadeleri alındı. Bu üç gün zarfında civardan büyük kalabalıklar toplandı. İç günün sonunda
{Bu ifadeye göre “Üç günün sonundâ“ olursa, 20 Ocak olur. Halbuki Üstâd’ın tevkifi 23 Ocak 1948’dir. O halde, Hazret-i Üstâd bir hafta Afyon’da ifadeler için bekletilmiş ve sonra plânlandığı gibi tevkifi kesilerek ceza evine götürülmüştür.A.B.}
bütün polisler Emniyet Oteli’nin etrafına ve cezaevi yoluna dizildiler. Emniyet Müdürü bana: “Bediüzzaman’ı otelden sen alacaksın” dedi.
Ben: “Nasıl olur efendim, beni tanır, çok ayıp olur” dedim. Olsun artık herşey açığa çıktı, dedi.
Resmi elbiseyi giydim, kuşandım ve birkaç polisle otele gittim. Arkadaşlar
Polis Salih’in yediği tokad
Arkadaşımız Salih, inancı zaif küfürbaz birisiydi. Birgün şöyle bir pusula yazmış: “Said-i Nursi talebesine bakkaldan içki aldırttı.” Bu pusulayı bazı kimselere imzalatmak istemiş. Hiç kimse
{{Polis o kağıdı tehtit ile imzalattırmak istediği adamın ismi , Emirdağda içki satan ,serhoş ve ayyaş “öldüm oğlu” diye söylenen bir adamdır. (Bkz. Son şahitler - 4, s: 58)}
onu imzalamamış. Bu yaptığının cezasını daha sonra şöyle gördü:
“Bir gün beraberce bir düğüne gitmiştik. Bir müddet eğlendik, vakit geçmişti. Kalkalım dedim. Fakat Salih, “Komiser Bey, ben biraz daha kalayım” dedi. Ben de peki dedim. Biz Hasan’la otele döndük.
Salih bizden sonra ölçüyü kaçırmış, çok fazla içmiş, sarhoş olmuş. Sonra etrafındakilerle kavga etmiş, onlar da kendisini iyice dövmüşler.
Gece yarısı bekçiler beni uyandırdılar.. Hasan’la beraber gittik, bir derede pis suların içinde Salih’i yatıyor gördük. Salih, Salih! diye sarstımsa da kendine gelemiyordu. Baktım üzerinde tabancası da yok. Sordum, cevab verecek hali yoktu. Sonra durumu vilâyete bildirdim. Salih’e tabancasının üç mislini ödettiler. Rütbe tenzili cezasıyla başka yere gönderdiler.
Biz Emirdağ’ında iken, beş-altı defa Vali ve Afyon Savcısı Emirdağ’ına geldiler. Aramalar yaptılar. En sonuncusunda on kişiyi akşamleyin evlerinden diğerlerini de iş yerlerinden topladılar. Bediüzzaman’ı da ertesi sabah emniyetin arabasına alıp hep beraber Afyon’a götürdüler. Biz de aynı gün, yani 17 Ocak 1948’de Afyon’a döndük. Onlar Afyon’da Emniyet Oteli’nde üç gün kaldılar. ıfadeleri alındı. Bu üç gün zarfında civardan büyük kalabalıklar toplandı. İç günün sonunda
{Bu ifadeye göre “Üç günün sonundâ“ olursa, 20 Ocak olur. Halbuki Üstâd’ın tevkifi 23 Ocak 1948’dir. O halde, Hazret-i Üstâd bir hafta Afyon’da ifadeler için bekletilmiş ve sonra plânlandığı gibi tevkifi kesilerek ceza evine götürülmüştür.A.B.}
bütün polisler Emniyet Oteli’nin etrafına ve cezaevi yoluna dizildiler. Emniyet Müdürü bana: “Bediüzzaman’ı otelden sen alacaksın” dedi.
Ben: “Nasıl olur efendim, beni tanır, çok ayıp olur” dedim. Olsun artık herşey açığa çıktı, dedi.
Resmi elbiseyi giydim, kuşandım ve birkaç polisle otele gittim. Arkadaşlar
Yükleniyor...