Aynı mealde Hazret-i Üstâd’ın bir de resmen sorgu hâkimliğine yazdığı tarih numaralı istidasını da okuyalım:

“Emirdağ’ı Sorgu Hâkimliği yüksek katına!

8.1948 Perşembe günü ifademi almak için bir davetiye aldım. Evvelce dört saat müdde-i umuminin dairesinde ifadem alınmış, daha bir ifadem kalmadı. Eğer lüzumlu kısaca sual ve cevab varsa ve kanun müsaade ederse, lütfen birisi buraya gelsin ve kısacık sualinin cevabını alsın.

Ben otuz seneden beri merdum-giriz hastalığı ile kalabalık yerlerde dayanamıyorum. Hatta Bayram gününde namaz kılıncaya kadar pek çok sıkıntı ve zahmet çektim. Zaruret-i kat’î olmazsa, resmi yerlere gitmeye dayanamıyorum. Hatta memleketime gitmediğimin bir sebebi, ahbab ve akrabalarım ile görüşmemek ve insanlarla görüşmeye mecbur olmamak içindir. Bu manevî hastalığım ile beraber kulunç, sinir, sancı ve pek çok iştahsızlık gibi maddi hastalıklarımı benimle temas edenler bütün biliyorlar. Ben istesem başka yerlerde birkaç rapor alabilirim. Fakat madem lüzum-u kat’î yok, kanunun müsamahası var.. vicdanlı ve hakperest sorgu hâkiminin re’yine havale ediyorum. O nasıl münasib görse razıyım. Ne kadar da sıkılsam, hasta da olsam, onun re’yini kırmamak için lüzum olursa gelmeye çalışacağım.

Hasta Said-i Nursi”

{Aynı dosya, s: 38.}



Mahrem Bir Yazı

Ve nihayet Afyon hapis hadisesinden çok az önce Hazret-i Üstâd’ın sorgu hâkimi Fethî Bey’e mahrem ve hususi şekilde gönderdiği çok mühim ve tarihî bir istidası da şöyledir:

Mahremdir

Ehemmiyetli bir şekva

İnsaniyetli, kanunlu kardeşim Fethi Bey Hazretleri! Gayet mahrem bir hakikatı size beyan etmek lâzım geldi. Çünki emniyet müdürünün kanunsuz bir tavsiyesi için beni mahkemeye celbetmek, ifademi almak hususunda sizden bir defa haber geldi. Eğer ehemmiyetli hastalığım ve büyük mazuriyetim olmasaydı, senin hatırın için gelecektim. Fakat insaniyetli ve hakikatlı, kanunlu bir dostuma gayet mahrem bir meseleyi beyan ediyorum ki, Kanunca üç mahkemede bana beraet kazandırmış şapka meselesidir.


Yükleniyor...