Bu defa da Risale-i Nur’a hücum edilmesiyle aynı zamanda bu yangın belâsının gelmesi, Risale-i Nur belânın def’ine vesile olduğunu ispat ediyor...”
{Yeni yazı Emirdağ-1, s: 282.}
Hazret-i Üstâd bu arada hadisenin mahiyetini ve taarruzun şeklini bir de talebelerine küçük bir mektupla bildirmiştir. Aynen şöyle:
“Aziz Sıddık Kardeşlerim!
Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki; bu yeni taarruz’da ve çok geniş ve çok evhamlı taarruz, yüzden bire indi. Dünkü gün dört saat mahkemede ifademi aldılar. Evvelce size gönderdiğim ifadenin aynını ve izahatıyla cevab verdim. Allah Isparta adliyesinden çok razı olsun ki; onların buraya lehimizdeki iş’arı bize çok yardım etti. Yoksa Afyon’daki evham ve burada bazı resmiler gizli düşmünlarımızın da yardımlarıyla pek çok zahmet çekecektik.
Müsadere ettikleri Kur’ân’ımızı Diyanet Reisine göndermişler. Biz de İstanbul’a gönderdiğimiz iki cüz’ler ve baştaki cüz’ ile beraber, bir mektup, Diyanet reisine yazdık: “Bunu fotoğrafla tâb’ etmeye çalışmak istiyoruz. Diyanet Reisinin tensibi ve muavenetini ümid ediyoruz” diye mektup yazdık.
Bu defa bana mahkemede sordukları pek çok manasız sualler içinde “Ne ile yaşıyorsun?” dedim ki; iktisad bereketiyle... Hatta bir vakit Isparta’da bir Ramazanda bir ekmek, bir kilo torba yoğurdu, bir kilo pirinç ile yaşıyan bir adam, maişet için dünyaya tenezzül etmez ve hediyeyi de kabul etmeye mecbur olmaz”
{Aynı eser, s: 277.}
Hazret-i Üstâd’ın bu ifadeleri, istidaları ve arzuhallerinden sonra dahi, kurdun keçiye bahanesi nev’inden türlü türlü ta’zib, ihanet ve keyfî muamemeler devam ededurdu. Afyon hapsinden az önce bir sürü iftira ve bühtanların yanısıra, ifadesini verdiği, herşeyi söylediği halde; yine mahkemeye yahut zabıtaya çağrılmış ve yeni yeni suallerle ifadeleri alınmak istenmiştir. Bu son keyfi muameleler Hazret-i Üstâd’ın canını çok sıkmış ve huzursuz etmiştir. Afyon hapis hadisesinden önceki evinin son aranması 16.12.1947 gününde oldu. Zabıt tutanağındaki ifadeye göre, bu arama, Afyon valisi ve Emniyet müdürünün Emirdağ’ına gelerek, Üstâd’ın kapısının kilidini kırmak suretiyle içeriye ani baskın hadisesidir. Bu aramada Üstâd’ın tevafuklu Kur’ân’ını ve ârabî levhalarını ve dua kitabını bile alıp götürmüşlerdir.
{Yeni yazı Emirdağ-1, s: 282.}
Hazret-i Üstâd bu arada hadisenin mahiyetini ve taarruzun şeklini bir de talebelerine küçük bir mektupla bildirmiştir. Aynen şöyle:
“Aziz Sıddık Kardeşlerim!
Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükür olsun ki; bu yeni taarruz’da ve çok geniş ve çok evhamlı taarruz, yüzden bire indi. Dünkü gün dört saat mahkemede ifademi aldılar. Evvelce size gönderdiğim ifadenin aynını ve izahatıyla cevab verdim. Allah Isparta adliyesinden çok razı olsun ki; onların buraya lehimizdeki iş’arı bize çok yardım etti. Yoksa Afyon’daki evham ve burada bazı resmiler gizli düşmünlarımızın da yardımlarıyla pek çok zahmet çekecektik.
Müsadere ettikleri Kur’ân’ımızı Diyanet Reisine göndermişler. Biz de İstanbul’a gönderdiğimiz iki cüz’ler ve baştaki cüz’ ile beraber, bir mektup, Diyanet reisine yazdık: “Bunu fotoğrafla tâb’ etmeye çalışmak istiyoruz. Diyanet Reisinin tensibi ve muavenetini ümid ediyoruz” diye mektup yazdık.
Bu defa bana mahkemede sordukları pek çok manasız sualler içinde “Ne ile yaşıyorsun?” dedim ki; iktisad bereketiyle... Hatta bir vakit Isparta’da bir Ramazanda bir ekmek, bir kilo torba yoğurdu, bir kilo pirinç ile yaşıyan bir adam, maişet için dünyaya tenezzül etmez ve hediyeyi de kabul etmeye mecbur olmaz”
{Aynı eser, s: 277.}
Hazret-i Üstâd’ın bu ifadeleri, istidaları ve arzuhallerinden sonra dahi, kurdun keçiye bahanesi nev’inden türlü türlü ta’zib, ihanet ve keyfî muamemeler devam ededurdu. Afyon hapsinden az önce bir sürü iftira ve bühtanların yanısıra, ifadesini verdiği, herşeyi söylediği halde; yine mahkemeye yahut zabıtaya çağrılmış ve yeni yeni suallerle ifadeleri alınmak istenmiştir. Bu son keyfi muameleler Hazret-i Üstâd’ın canını çok sıkmış ve huzursuz etmiştir. Afyon hapis hadisesinden önceki evinin son aranması 16.12.1947 gününde oldu. Zabıt tutanağındaki ifadeye göre, bu arama, Afyon valisi ve Emniyet müdürünün Emirdağ’ına gelerek, Üstâd’ın kapısının kilidini kırmak suretiyle içeriye ani baskın hadisesidir. Bu aramada Üstâd’ın tevafuklu Kur’ân’ını ve ârabî levhalarını ve dua kitabını bile alıp götürmüşlerdir.
Yükleniyor...