irsiyet kalan damarıma çok ilişti. Fakat fevkalâde ehemmiyetli olan sükûn ve temkin ve i’tidal-ı dem ve sabır ve tahammülün kat’î lüzumu beni teskin etti...”

{Aynı eser, s: 259.}



14- Dahiliye Vekili Hilmi Uran’a hitaben yazılıp, fakat gönderilmiyen; Lâkin, bir sene sonra, yani 1946’da 2. Saraçoğlu Hükümetinin 5.8.1946’da sona ermesiyle, Dahiliye Vekilliği’nden C.H.P genel sekreterliğine getirilen Hilmi Uran’a yeniden gönderilmiş pek mühim, tarihî hasb-ı halinden mühim bölümler:

“Eski Dahiliye Vekili, şimdi parti Kâtib-i umumisi Hilmi Bey!

...Yirmi sene hükûmetle konuşmıyan, tek bir defa hükûmet hesabına hükûmetin büyük bir rüknü ile konuşan adam, on saat kadar söylese azdır. Onun için siz benimle konuşmayı bir iki saat müsaade ediniz...

Saniyen: şimdi partinin kâtib-i umumisi itibarıyla size bir hakikatı beyan etmeye kendimi mecbur biliyorum. Hakikat da şudur: Sen kâtib-i umumi olduğun halk fırkasının, millet partisi karşısında gayet ehemmiyetli bir vazifesi var. O da şudur:

Bin seneden beri Âlem-i İslâmiyet’i kahramanlığıyla memnun eden ve Vahdet-i İslâmiyeyi muhafaza eden ve âlem-i beşeriyetin, küfr-ü mutlaktan ve dalâletten şanlı bir surette kurtulmasına büyük bir vesile olan Türk milleti ve Türkleşmiş olanların din kardeşleri; eğer şimdi eski zaman gibi kahramancasına Kur’ân’a ve hakaik-i imana sahip çıkmazsanız ve sizler gibi ehl-i hamiyet, eskide yanlış bir surette din zararına medeniyetin propagandası yerinde, doğrudan doğruya hakaik-i Kur’âniye ve ımaniyeyi tervice çalışmazsanız; Size kat’iyyen haber veriyorum ve kat’î hüccetlerle ispat ederim ki: Âlem-i İslâm’ın muhabbet ve uhuvveti yerine

{Hazret-i Üstâd Bediüzzaman, bu azim ve çok hayatî meseleyi 1945’lerde defalarca ehl-i idarenin başına vurmuş, ikaz etmek istemiştir. Amma o sıra kısır görüşlü, belki kör siyasiler bu hakikatı anlamaktan uzak kalmışlar. Lâkin zaman, yirmibeş sene sonra, Yani 1945 yerine 1980’lerde, bizim siyasilerimiz ister istemez İslâm Âlemine karşı ciddî şekilde birlik ve muhabbet içinde yanaşmaya gelmişler, belki de dize gelerek muhtaç olmuşlardır. A.B.}



dehşetli bir nefret ve kahraman kardeşi ve kumandanı olan Türk milletine bir adavet ve şimdi Âlem-i İslâm’ı mahve çalışan küfr-ü mutlak altındaki anarşiliğe mağlup olup, Âlemi İslâm’ın kal’ası ve şanlı ordusu olan bu Türk milletinin parça parça olmasına ve şark-ı şimaliden çıkan dehşetli ejderhanın istilâ etmesine sebebiyet verecek.

Evet, hâriçte iki dehşetli cereyana karşı bu kahraman millet Kur’ân’ının kuvvetiyle dayanabilir. Yoksa küfr-ü mutlakı, istibdat-ı mutlakı sefehat-ı mutlakı ve ehl-i namusun servetini serserilere ibahe etmesini alet ederek,

Yükleniyor...