6- Emniyet Genel Müdürlüğü’ne Üstâd’ın yazdığı bir dilekçesinden:
“Ankara’da bulunan Emniyet-i umumiye müdürü Beye!
Yirmi senedir, gayr-i resmî hem haps-i münferid, hem tecrid-i mutlak içinde bulunduğum ve sebebsiz evham yüzünden emsalsiz tazyik gördüğüm halde, sükût eden bir biçare ile resmî değil, hakîki ve ciddî görüşmek istersen; az sizinle konuşacağım.
Evvela: İki sene, iki mahkeme, yirmi senelik hayatımın eserlerini, mektuplarını tetkikden sonra; ıdare ve asayiş aleyhinde hiçbir madde bulunmadığına ve bulmadıklarına delil: Mahrem ve gayr-ı mahrem bütün kitaplarımı beraetimle beraber iade etmeleri cerhedilmez bir hüccettir, bir senedir.
Yirmi seneden evvelki hayatım ise: Bu vatan ve millet lehinde fedakârane sarfolunduğuna delil: Eski Harb-i Umumi’de gönüllü alay kumandanı olarak, Başkumandanın takdiratı altında hizmetlerimle ve hareket-ı milliyede fevkalâde hizmetimi Ankara’daki hükûmet reisleri takdir ile ve Meclis-i Meb’usan beni orada görmekle alkışlamasıdır. Demek bu yirmi senede bana verilen azap, bütün bütün kanunsuz ve keyfî bir muameledir. Bu yirmi senede kırk bayramımı münzevi, yalnız geçirdim. Artık yeter.. Kabir kapısındayım, beni dünyaya baktırmayınız!..
Hem Emniyet-i umumiye reisi olduğunuz cihetle, benim hizmetime taraftar olmanız lâzımdır. Çünki mahkemelerce sâbit olduğu gibi, Risale-i Nur’un dersleri dünyaya baktığı vakit, bütün kuvvetleriyle asayişin temellerini muhafaza etmek, korumak ve fesad ve ihtilâllerin önünü kesmek olmasından; kudsî ve manevî inzibat komiserleri hükmünde olduğuna delil: İç vilâyet zabıtalarını işhad edebilirim. Risale-i Nur dersini işitenler, polisten ziyade asayişe hizmet ettiklerini ehl-i insaf zabıtalar anlamışlar.
Bu ahirde, pek ziyade ahalîyi ve me’murları benimle görüşmekten ürkütmek cihetiyle, anladım ki; hakkımda, haddimden fazla ve lâyık olmadığım teveccüh-ü ammeyi kırmak için imiş. Ben de bunu size kat’iyyen beyan ediyorum ki; -Ve has kardeşlerime mahremce yazdığım mektuplarda,- teveccühü ammeyi kat’iyyen mesleğimize ve ihlâsımıza muhalif olduğu için, şahsıma kabul etmiyorum ve reddediyorum.. Ve o hususta çok kardeşlerimin de hatırlarını kırmışım. Yalnız Kur’ân-ı Hakimin hakikatını emsalsiz bir surette tefsir eden Risale-i Nur’un hizmetini gösteren eski zatların gaybî haberlerini kabul edip yazmışım.. Ve kendim âdi bir hizmetkâr olduğumu ispat etmişim. Farz-ı muhal olarak bu teveccüh-ü ammeye taraftar olsam da, asayiş lehinde hizmet edecek ve sizin gibi asayiş me’murlarına faydası dokunacak.
“Ankara’da bulunan Emniyet-i umumiye müdürü Beye!
Yirmi senedir, gayr-i resmî hem haps-i münferid, hem tecrid-i mutlak içinde bulunduğum ve sebebsiz evham yüzünden emsalsiz tazyik gördüğüm halde, sükût eden bir biçare ile resmî değil, hakîki ve ciddî görüşmek istersen; az sizinle konuşacağım.
Evvela: İki sene, iki mahkeme, yirmi senelik hayatımın eserlerini, mektuplarını tetkikden sonra; ıdare ve asayiş aleyhinde hiçbir madde bulunmadığına ve bulmadıklarına delil: Mahrem ve gayr-ı mahrem bütün kitaplarımı beraetimle beraber iade etmeleri cerhedilmez bir hüccettir, bir senedir.
Yirmi seneden evvelki hayatım ise: Bu vatan ve millet lehinde fedakârane sarfolunduğuna delil: Eski Harb-i Umumi’de gönüllü alay kumandanı olarak, Başkumandanın takdiratı altında hizmetlerimle ve hareket-ı milliyede fevkalâde hizmetimi Ankara’daki hükûmet reisleri takdir ile ve Meclis-i Meb’usan beni orada görmekle alkışlamasıdır. Demek bu yirmi senede bana verilen azap, bütün bütün kanunsuz ve keyfî bir muameledir. Bu yirmi senede kırk bayramımı münzevi, yalnız geçirdim. Artık yeter.. Kabir kapısındayım, beni dünyaya baktırmayınız!..
Hem Emniyet-i umumiye reisi olduğunuz cihetle, benim hizmetime taraftar olmanız lâzımdır. Çünki mahkemelerce sâbit olduğu gibi, Risale-i Nur’un dersleri dünyaya baktığı vakit, bütün kuvvetleriyle asayişin temellerini muhafaza etmek, korumak ve fesad ve ihtilâllerin önünü kesmek olmasından; kudsî ve manevî inzibat komiserleri hükmünde olduğuna delil: İç vilâyet zabıtalarını işhad edebilirim. Risale-i Nur dersini işitenler, polisten ziyade asayişe hizmet ettiklerini ehl-i insaf zabıtalar anlamışlar.
Bu ahirde, pek ziyade ahalîyi ve me’murları benimle görüşmekten ürkütmek cihetiyle, anladım ki; hakkımda, haddimden fazla ve lâyık olmadığım teveccüh-ü ammeyi kırmak için imiş. Ben de bunu size kat’iyyen beyan ediyorum ki; -Ve has kardeşlerime mahremce yazdığım mektuplarda,- teveccühü ammeyi kat’iyyen mesleğimize ve ihlâsımıza muhalif olduğu için, şahsıma kabul etmiyorum ve reddediyorum.. Ve o hususta çok kardeşlerimin de hatırlarını kırmışım. Yalnız Kur’ân-ı Hakimin hakikatını emsalsiz bir surette tefsir eden Risale-i Nur’un hizmetini gösteren eski zatların gaybî haberlerini kabul edip yazmışım.. Ve kendim âdi bir hizmetkâr olduğumu ispat etmişim. Farz-ı muhal olarak bu teveccüh-ü ammeye taraftar olsam da, asayiş lehinde hizmet edecek ve sizin gibi asayiş me’murlarına faydası dokunacak.
Yükleniyor...