geldiği kadar muhafaza ediyorum. Benim karşımdaki garazkâr muarızlarım, bir tek adamı sevmek yolunda, milyonlar efrada manen ihanet, belki adavet ediyorlar.

Evet, çok emarelerle bildik ki; bana hücum edenleri tahrik eden Mustafa Kemal’e itirazımdır ve ona dost olmadığımdır. Başka sebebler bahanedir. Bunun için mecbur oldum ki, O muarızlarıma derim:

O beni taltif etmek ve bütün vilâyât-ı şarkiyeye vâiz-i umumi yapmak için Ankara’ya istedi. Ben oraya gittim. Bu gelen “üç madde” beni onun dostluğundan vazgeçirdi. Yirmi sene inzivada azap çektim. Dünyalarına karışmadım.

Birinci Madde: Bir hadis-i şerifin “Ahirzaman’da an’anat-ı İslâmiyenin zararına çalışacak...” diye haber verdiği adam, bu olduğunu ef’aliyle göstermesidir. Ben, otuzaltı sene evvel

{36 sene evvel dediği 1911 tarihidir. Ki Japon Başkumandanı İstanbul’a geldiğinde o tip sualleri Meşihat-i İslamiyeden sormuş.. Bediüzzaman da cevaplarını vermişti.A.B.}



o hadisi tefsir etmiştim. Aynen bu adama manası çıkmış.. Mahkemedeki müdafaatımın üçüncü esasında izahı var.

İkinci Madde: Bir şeyin vücudu ve tamiri ve hayatı; Ona ait bütün erkân ve şeraitinin vücuduyla olabilmesi.. Ve o şeyin ademi ve tahribi ve ölmesi, bir tek şartın bozulmasıyla olduğa bir kaide-i hakikattır. Umumun dillerinde “Tahrip, tamirden çok kolaydır” diye darb-ı mesel olmuştur.

Bu kat’î kaideye binaen: Meydanda görünen ehemmiyetli kusurlar ve tahripler, o kumandanın hatasından.. Ve ehemmiyetli şerefler ve zaferler ise, ordunun kahramanlığından geldiğinden; O fenalıkları ona, o iyilikleri orduya vermek lâzım gelirken; bütün bütün aksine olarak, cemaâtın hayrını baştaki bir ferde.. Ve o ferdin şerrini cemaate vermek, dehşetli ber haksızlık olmasıdır.

Üçüncü Madde: Cemaâtın hayrını ve ordunun zaferini başa vermek.. Ve o başın kusurunu cemaâte isnad etmek ise; binler hayırları bir tek hayra indirmek ve bir tek kusuru binler kusur yapmaktır.

Çünki: Nasıl bir tabur bir dehşetli düşmanı öldürse, her bir neferi bir gâzilik rütbesini alır.. Ve yalnız binbaşısına verilse, binden bire iner, bir tek gâzi olur. O binbaşının hatasıyla zâlimane bir katl yapılsa; ve ona verilmeyip tabura verilse; O bir tek katl, bin cinayet hükmüne geçerek bin neferi mes’ul eder ve cezaya çarpar.

Aynen öylede: Meydandaki görünen ehemmiyetli kusurlar, onları işliyen ölmüş adama verilmezse; beşyüz, belki bin seneden beri gâziliğini


Yükleniyor...