Zaman, Üstâd Hazretlerinin bu tavrının çok yerinde ve haklı olduğunu kısa bir müddet sonra göstermiştir. Çünki hükûmetin bazı adamları ve C.P’lilerin bir kısmı, bir günlük ömrü olan bir arabayı bile şirretli ve şiddetli şekilde iftira ve dedikodularına mevzu’ yaptılar. Hatta hükûmet ve zabıta resmi sual ve cevab konusu yaptı. Arabayı alanları bile suale çektiler.
Bediüzzaman gibi bir İslâm dâhîsinin ve bir millî kahramanın pek büyük hizmetlerine, vatanperverlik ve milliyetperverliğine hürmeten, koca padişahlar, Enver Paşalar, hatta ilk Reis-i Cumhur M. Kemal Paşa, pek çok şeyler vermek ve onu taltif etmek istemişlerken; şu ihtiyarlık halinde basit bir arabanın alınıp, ona hediye edilmesinde, fedakâr talebelerinden bir iki zengin zatın bu hayra iştirâklerini büyük bir siyasî hadise tarzında telâkki eden zamanın hükûmet adamlarının zihniyet, tiynet ve anlaşıylarına numunelik bir tek misaldir.
Hazret-i Üstâd’ın, arabanın mutlaka geri götürülmesi ve Emirdağ’ında bırakılmaması ve tekrar geri satılması için yazdığı ricakârane mektubu şöyledir:
Aziz sıddık kardeşlerim Tâhiri, Sabri, Selâhaddin, Mehmed, Mustafa! Evvela: Bu gelen şuhuru selasenin hürmetine ve Nur şâkirtlerinin sadakat ve ihlâslarının hürmetine çok ehemmiyetli, hakkımda bir sebeb-i i’tab ve tokad bir hadiseyi tamire çalışacağız. Gücenmeyiniz, şöyleki:
Bu gece hiç görmediğim bir i’tab, bir ta’zib suretinde manevî bir şiddetli ihtar ile denildi ki: “Dünyaya, zevke, keyfe tenezzül etmemesine nurlardaki ihlâs ve istiğnayı muhafazaya mükellefdin... Ve bu asırda
sırrıyla dünyayı dine tercih etmek ve bilerek elması şişeye tebdil etmek olan hastalığa Nur vasıtasıyla tedaviye çalışmağa vazifedardın.. Yüzer tecrübenle de anladınki; insanların hediyeleri, ihsanları, yardımları sana dokunuyor, hatta seni hasta ediyor. Her gün eserini, tecrübesini görüyorsun. Senin en ziyade itimad ettiğin ve Risale-i Nur’un fedakâr kahramanlarının yüzlerini Risale-i Nur’un hizmetinden ziyade kendi istirahatine çevirmeye sebebiyet verdin.. ılh...” diye daha manen çok söylendi. Beni tam tekdir etti. Hatta şimdi bir manevî tokattan dahi korkuyurum.
Bu hadisenin çare-i yegânesi: Bu otomobili alan sizler ilân edeceksiniz ki; bu kardeşimiz Said bunu kabul edemedi. Manevî dehşetli bir zarar hissetti.
Bediüzzaman gibi bir İslâm dâhîsinin ve bir millî kahramanın pek büyük hizmetlerine, vatanperverlik ve milliyetperverliğine hürmeten, koca padişahlar, Enver Paşalar, hatta ilk Reis-i Cumhur M. Kemal Paşa, pek çok şeyler vermek ve onu taltif etmek istemişlerken; şu ihtiyarlık halinde basit bir arabanın alınıp, ona hediye edilmesinde, fedakâr talebelerinden bir iki zengin zatın bu hayra iştirâklerini büyük bir siyasî hadise tarzında telâkki eden zamanın hükûmet adamlarının zihniyet, tiynet ve anlaşıylarına numunelik bir tek misaldir.
Hazret-i Üstâd’ın, arabanın mutlaka geri götürülmesi ve Emirdağ’ında bırakılmaması ve tekrar geri satılması için yazdığı ricakârane mektubu şöyledir:
Aziz sıddık kardeşlerim Tâhiri, Sabri, Selâhaddin, Mehmed, Mustafa! Evvela: Bu gelen şuhuru selasenin hürmetine ve Nur şâkirtlerinin sadakat ve ihlâslarının hürmetine çok ehemmiyetli, hakkımda bir sebeb-i i’tab ve tokad bir hadiseyi tamire çalışacağız. Gücenmeyiniz, şöyleki:
Bu gece hiç görmediğim bir i’tab, bir ta’zib suretinde manevî bir şiddetli ihtar ile denildi ki: “Dünyaya, zevke, keyfe tenezzül etmemesine nurlardaki ihlâs ve istiğnayı muhafazaya mükellefdin... Ve bu asırda
sırrıyla dünyayı dine tercih etmek ve bilerek elması şişeye tebdil etmek olan hastalığa Nur vasıtasıyla tedaviye çalışmağa vazifedardın.. Yüzer tecrübenle de anladınki; insanların hediyeleri, ihsanları, yardımları sana dokunuyor, hatta seni hasta ediyor. Her gün eserini, tecrübesini görüyorsun. Senin en ziyade itimad ettiğin ve Risale-i Nur’un fedakâr kahramanlarının yüzlerini Risale-i Nur’un hizmetinden ziyade kendi istirahatine çevirmeye sebebiyet verdin.. ılh...” diye daha manen çok söylendi. Beni tam tekdir etti. Hatta şimdi bir manevî tokattan dahi korkuyurum.
Bu hadisenin çare-i yegânesi: Bu otomobili alan sizler ilân edeceksiniz ki; bu kardeşimiz Said bunu kabul edemedi. Manevî dehşetli bir zarar hissetti.
Yükleniyor...