Hüve Nüktesi
Çok aziz ve sıddık kardeşlerim!
Kardeşlerim, deki hüve lâfzında, yalnız maddi cihette bir seyahat-ı hayaliye-i fikriyede hava sahifesinin mütalâsıyla, anî bir surette görünen bir zarif nükte-i tevhidde: Meslek-i imaniyenin hadsiz derece kolay ve vücûb derecesinde sühuletli bulunmasını.. Ve şirk ve dalaletin mesleğinde hadsiz derecede müşkilâtlı, mümteni’, binler muhal bulunduğunu müşahede ettim. Gayet kısa bir işaretle o geniş ve uzun nükteyi beyan edeceğim.
Evet nasılki, bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksılık eden kabında; Eğer tabiata, esbaba havale edilse lâzım gelir ki; ya o kapta, küçük mikyasta yüzer belki çiçekler adedince manevî makineler, fabrikalar bulunsun.. Ve yahut o parçacık topraktaki her bir zerre, bütün o ayrı ayrı çiceklerî muhtelif hâsiyetleriyle ve hayattar cihazatıyla yapmalarını bilsin.. Adeta bir ilâh gibi hadsiz ilmi ve nihayetsiz iktidarı bulunsun.
Aynen öyle de: ırade-i ilâhiyyenin bir arşı olan havanın, rüzgârın her bir parçası ve bir nefes ve tırnak kadar olan ”Hüve” lafzındaki havada, küçücük mikyasta bütün dünyada mevcud telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nakileleri bulunsun ve o hadsiz işleri beraber ve bir anda yapabilsin.. Ve yahut o hüvedeki havanın, belki unsur-u havanın her bir parçasının her bir zerresi, bütün telefoncular ve ayrı ayrı umum telgrafcılar ve radyo ile konuşanlar kadar manevî şahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunsun.. Ve onların umum dillerini bilsin.. Ve aynı zamanda başka zerrelere de bildirsin, neşretsin. Çünki bilfiil o vaziyet kısmen görünüyor ve havanın bütün eczasında o kabiliyet var.
İşte, ehl-i küfrün ve tabiiyyûn ve maddiyûnların mesleklerinde, değil bir muhal, belki zerreler adedince muhaller ve imtina’lar ve müşkilâtlar aşikâre görünüyor.
Eğer Sâni-i Zülcelâl’a verilse; hava bütün zerratıyla onun emirber neferi olur. Bir tek zerrenin muntazam bir tek vazifesi kadar kolayca hadsiz küllî vazifelerini Halıkının izniyle ve kuvvetiyle ve o Halık’a intisab ve istinad ile ve Sanii’nin cilve-i kudretiyle, bir anda şimşek sür’atinde ve hüve telâffuzu ve havanın temevvücü sühuletinde yapılır. Yani, kalem-i
Çok aziz ve sıddık kardeşlerim!
Kardeşlerim, deki hüve lâfzında, yalnız maddi cihette bir seyahat-ı hayaliye-i fikriyede hava sahifesinin mütalâsıyla, anî bir surette görünen bir zarif nükte-i tevhidde: Meslek-i imaniyenin hadsiz derece kolay ve vücûb derecesinde sühuletli bulunmasını.. Ve şirk ve dalaletin mesleğinde hadsiz derecede müşkilâtlı, mümteni’, binler muhal bulunduğunu müşahede ettim. Gayet kısa bir işaretle o geniş ve uzun nükteyi beyan edeceğim.
Evet nasılki, bir avuç toprak, yüzer çiçeklere nöbetle saksılık eden kabında; Eğer tabiata, esbaba havale edilse lâzım gelir ki; ya o kapta, küçük mikyasta yüzer belki çiçekler adedince manevî makineler, fabrikalar bulunsun.. Ve yahut o parçacık topraktaki her bir zerre, bütün o ayrı ayrı çiceklerî muhtelif hâsiyetleriyle ve hayattar cihazatıyla yapmalarını bilsin.. Adeta bir ilâh gibi hadsiz ilmi ve nihayetsiz iktidarı bulunsun.
Aynen öyle de: ırade-i ilâhiyyenin bir arşı olan havanın, rüzgârın her bir parçası ve bir nefes ve tırnak kadar olan ”Hüve” lafzındaki havada, küçücük mikyasta bütün dünyada mevcud telefonların, telgrafların, radyoların ve hadsiz ve muhtelif konuşmaların merkezleri, santralları, âhize ve nakileleri bulunsun ve o hadsiz işleri beraber ve bir anda yapabilsin.. Ve yahut o hüvedeki havanın, belki unsur-u havanın her bir parçasının her bir zerresi, bütün telefoncular ve ayrı ayrı umum telgrafcılar ve radyo ile konuşanlar kadar manevî şahsiyetleri ve kabiliyetleri bulunsun.. Ve onların umum dillerini bilsin.. Ve aynı zamanda başka zerrelere de bildirsin, neşretsin. Çünki bilfiil o vaziyet kısmen görünüyor ve havanın bütün eczasında o kabiliyet var.
İşte, ehl-i küfrün ve tabiiyyûn ve maddiyûnların mesleklerinde, değil bir muhal, belki zerreler adedince muhaller ve imtina’lar ve müşkilâtlar aşikâre görünüyor.
Eğer Sâni-i Zülcelâl’a verilse; hava bütün zerratıyla onun emirber neferi olur. Bir tek zerrenin muntazam bir tek vazifesi kadar kolayca hadsiz küllî vazifelerini Halıkının izniyle ve kuvvetiyle ve o Halık’a intisab ve istinad ile ve Sanii’nin cilve-i kudretiyle, bir anda şimşek sür’atinde ve hüve telâffuzu ve havanın temevvücü sühuletinde yapılır. Yani, kalem-i
Yükleniyor...