Evet nasıl ki küre-i arz, Risale-i Nur şâkirtlerine gelen zulme itiraz etti.. Ve cevv-i hava yağmursuzlukla ve soğukla Risale-i Nur’a gelen tazyikat ve müsadereyi tenkid etti.. Ve bulut, serbestiyetini yağmurla alkışladı.
{Hazret-i Üstâd’ın burada işaret ettiği hususların cüz’iyatının her birisi bir çok defalar tekerür etmesi ve mühim hadiselere tevafuk etmesine dair belgelerin kayıdları yapılmış ve ispatlanmıştır. Bu hadiselerin vukuatlarla şehadetleri ayrıca Denizli hapsi mektuplarında ve diğer lahikalarda aynı meseleye dair işaretler kaydedilmiştir. A.B.}
Elbette kuş nev’i de alâkadar olabilir.
Evet, insanın bir kısım sun’î kuşlarının bir bomba yumurtası ile bir köyü harap edip, bin adamı mahveden cinayetine ve cehennemî zakkum yumurtaları taşıyan o insanî kuşların tahripçi kısmını, hem küre-i arza, hem nev-i beşere mütebidane merhametsiz tahribatına karşı bu hayvanî kuşlar; te’sirli bir surette istikbali tenvir eden Risale-i Nur’u elbette tebrik edip alkışlar diye suretindeki hadise, gerçi çok tatlı bir lâtifedir.. Fakat çok ince bir hakikat dahi içinde var...”
{Yeni yazı Emirdağ-1, s: 90.}
Müteferrik ve Çeşitli Hadiseler
Hüve Nüktesinin Hatırlattıkları
Bilindiği gibi, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri ilk Emirdağ hayatının tahminen son senesinde.. Ve daha sonraları Afyon hapsinde ve sonrasında; Hava ve Nur unsurunun tevhid ve vahdet-i Rabbaniye ve emir ve irade-i ilahiyeye gâyet aşikâr bir tarzda delâlet ve işaretlerini göstermeleri cihetinde bu iki unsurun hakikatlarıyla meşgul olmaya başlamıştır.
Arabice 1364 (Miladi 1945) yılına girildiğinde, Nur’un te’lif zamanının sonu şeklinde kabul edilmişse de, fakat Rumiye göre 1364’ün karşılığı Milâdi 1948 olduğu için, te’lif devresi Afyon hapsinde “El Hüccet-üz Zehra” Risalesinin te’lifiyle son bularak hitama erdiği anlaşıldı. Fakat Nur’un bazı mes’elelerinin tetimme ve haşiyelerinin devamı 1953’lere kadar devam etti. Ancak hicrî senenin 1364’ünde bir cihette tamamlandığı kabul edilen te’lif devresi, bu tarihten sonra başka şekil aldı. Hava ve nur unsuruna ait pek lâtif, çok şirin iman hakikatlarının tezahürüyle kendini gösterdi.
Bu pek tatlı ve çok şirin, cennet gibi güzel hakaikin zuhuru ve Hava ve Nur unsurunun inkişafından fehmettiğimiz bir kanaatımızı burada kaydetmek isteriz ki; Arabi 1341’de başlayıp, yine Arabi 1364’de tamamlanan Nurlar’ın te’lifinin bundan sonraki devrede; üzerinde delil ve bürhan getirilen şey; o seneye kadar daha çok toprak ve su unsuru üzerinde ve maddî ve
{Hazret-i Üstâd’ın burada işaret ettiği hususların cüz’iyatının her birisi bir çok defalar tekerür etmesi ve mühim hadiselere tevafuk etmesine dair belgelerin kayıdları yapılmış ve ispatlanmıştır. Bu hadiselerin vukuatlarla şehadetleri ayrıca Denizli hapsi mektuplarında ve diğer lahikalarda aynı meseleye dair işaretler kaydedilmiştir. A.B.}
Elbette kuş nev’i de alâkadar olabilir.
Evet, insanın bir kısım sun’î kuşlarının bir bomba yumurtası ile bir köyü harap edip, bin adamı mahveden cinayetine ve cehennemî zakkum yumurtaları taşıyan o insanî kuşların tahripçi kısmını, hem küre-i arza, hem nev-i beşere mütebidane merhametsiz tahribatına karşı bu hayvanî kuşlar; te’sirli bir surette istikbali tenvir eden Risale-i Nur’u elbette tebrik edip alkışlar diye suretindeki hadise, gerçi çok tatlı bir lâtifedir.. Fakat çok ince bir hakikat dahi içinde var...”
{Yeni yazı Emirdağ-1, s: 90.}
Müteferrik ve Çeşitli Hadiseler
Hüve Nüktesinin Hatırlattıkları
Bilindiği gibi, Üstâd Bediüzzaman Hazretleri ilk Emirdağ hayatının tahminen son senesinde.. Ve daha sonraları Afyon hapsinde ve sonrasında; Hava ve Nur unsurunun tevhid ve vahdet-i Rabbaniye ve emir ve irade-i ilahiyeye gâyet aşikâr bir tarzda delâlet ve işaretlerini göstermeleri cihetinde bu iki unsurun hakikatlarıyla meşgul olmaya başlamıştır.
Arabice 1364 (Miladi 1945) yılına girildiğinde, Nur’un te’lif zamanının sonu şeklinde kabul edilmişse de, fakat Rumiye göre 1364’ün karşılığı Milâdi 1948 olduğu için, te’lif devresi Afyon hapsinde “El Hüccet-üz Zehra” Risalesinin te’lifiyle son bularak hitama erdiği anlaşıldı. Fakat Nur’un bazı mes’elelerinin tetimme ve haşiyelerinin devamı 1953’lere kadar devam etti. Ancak hicrî senenin 1364’ünde bir cihette tamamlandığı kabul edilen te’lif devresi, bu tarihten sonra başka şekil aldı. Hava ve nur unsuruna ait pek lâtif, çok şirin iman hakikatlarının tezahürüyle kendini gösterdi.
Bu pek tatlı ve çok şirin, cennet gibi güzel hakaikin zuhuru ve Hava ve Nur unsurunun inkişafından fehmettiğimiz bir kanaatımızı burada kaydetmek isteriz ki; Arabi 1341’de başlayıp, yine Arabi 1364’de tamamlanan Nurlar’ın te’lifinin bundan sonraki devrede; üzerinde delil ve bürhan getirilen şey; o seneye kadar daha çok toprak ve su unsuru üzerinde ve maddî ve
Yükleniyor...