Bu tarihten önceki ondokuz sene zarfında Risale-i Nur eserlerini okuyanlara hep yalnız “Nur talebesi” veya “Risale-i Nur talebesi” yahutda “Nur şakirtleri” şeklinde kullanılırdı. Üstâd da mektuplarında Risale-i Nur talebeleri için hep bu tabirleri kullanmaktaydı.

Fakat arzettiğimiz gibi,1945 yılı başlarından itibaren, Risale-i Nurları okuyanlar için, eski mütedavil tabirler devam etmekle birlikte, “Nurcu” kelimesi de tedavüle girdi. Artık Nur camiası da bu tabiri kullanmaya başladı.

Bu dediğimizin bir delili olarak, 9.2.1948’de tevkif edilip Afyon hapsine getirilen Kastamonu’lu Mehmet Feyzi Efendi, “Nurcu” tabirini ilk olarak burada duyduğunu söylemektedir.

{Son şahitler-2, s: 164.}



Amma aslında ise, Afyon hapsinden üç sene öncesinden beri bu ta’bir kullanılıyor ve Üstâd Hazretleri de bazı lahika mektuplarında onu kullanıyordu. Belki de Mehmet Feyzi Efendi bütün lahika mektuplarını görmemiş olabilirdi.

Evet, mesela İstanbul’da 6.11.1945’de komünizm aleyhinde yapılan nümayiş üzerine Hazret-i Üstâd: “Ey Nurcular! şimdi maddi imkân hasıl olmuyor diye üzülmeyiniz...” mektubunda...

Hem meselâ aynı sene içinde, Selahaddin Çelebi’nin bir misyoner’e Asayı Musa kitabını vermesi üzerine, Üstâd: “Hem misyonerler ve Hiristiyan ruhanileri hem nurcular çok dikkat etmeleri elzemdir...” diye “NURCU” tabirini kullandığını görüyoruz.

Hulusi bey de o sıra yazdığı bir şiirinde “Nurcuların elleriyle dirilecek çok ölmüşler” diye Nurcu tabirini kullanıyordu.

Evet, nasılki Denizli hapsindeki eski mahpuslar, Risale-i Nur talebelerine “Hocalar” ünvanını verdiklerinde, Üstâd memnun olmuş ve manidar bulmuştu.. Öyle de, Denizli hapsinden sonra,1945’lerde Emirdağ’ında Risale-i Nur okuyucularına atfedilen “Nurcu” tabirini de öyle hoş bulmuş ve manidar addetmişti.

Gerçekten bu tabir manidar ve güzel bir tabirdi. Çünki “Nur” aydınlıktı. Ziya idi, Din idi, Kur’ân idi... Dolayısıyla muhabbet, hürmet, şefkat, vefâdarlık, hakikî insanlık, mutluluk, terakkî ve tekâmül, güzel ahlâk vesaire idi bu... O halde bunları istemeyenler Nurcu değildi, zulmetçi idi. O ise kin; Vahşet, zorbalık, merhametsizlik, yalan, riya, rüşvet, nifak, ahlâksızlık, hayasızlık, milliyetsizlik vesaire idi.

Onun için Hazret-i Üstâd, bu tabiri memnuniyetle kabul etmiş ve güzel karşılamıştı. Böylece 1945’lerden bu yana “Nurcular, Nurculuk” İnvanları devam edegeldi. Afyon hapsinden sonra,1960’lara kadar Üstâd bu tabiri daha da sık kullandı.

Yükleniyor...