Geçenlerde matbu’ yedinci şua’lardan, Hüsrev kardeşimizden getirtmiş ve olmıyanlara vermiştim. Bu sefer oradan onbeş daha istedim. Bunları da meraklılarına ve yazabilecek olanlara vereceğim. Bu kerametli Ayet-ül Kübra Risalesini, her arkadaş ayrı ayrı birer tane yazıyor. Bitirenleri de şimdi Meyve Risalesi’ni yazmaya başladılar. Meyve’yi bulamayan yazıcılar da, boş durmamak için iktisad, şükür, Hastalar ve ihtiyarlar Risalelerini ve başka risaleleri yazıyorlar
Yakın zamanda bu hizmete giren bildiğiniz Ahmetlerden başka, bir Ahmet kardeşimiz kısa bir zamanda hem Ayet-el Kübra, hem Meyve, hem şükür ve hem de ıktisad Risalelerini gayet güzel olan kendi el yazısıyla yazmış ve bitirmişti. Rü’yasında dahi sizi görüp konuşan ve huzurunuzda kara sakallı bir Velî zatın demesiyle ve sizin ağlamanızla ağlıyan ve yemekleri yiyen ve iltifatınıza mazhar olan bu Ahmed’e söyledim; Büyük dört tane defter alacak, birine Sözleri, birine Lem’aları, birine şualar’ı, birine de Mektupları yazacak. Kendisi de söz verdi ki; Risale-i Nur’un her nüshasını ve tamamını yazacak. Çünki yazısı hem güzel ve hem kalemi seri’dir.
Bir başka kardeşimiz de altmış-altmışbeş yaşlarında olduğu halde, yine güzel yazılarıyla Ayet-el Kübra risalesini iki defa yazmış ve bitirmiştir. şimdi de üçüncü defa olarak aynı risaleyi yazmasına başlamıştır. Gündüz akşama kadar nafakasını tedarik etmek için; yarı resmi bir dairede oturup yazı yazar.
Zavallı ihtiyar Hacı Efendi kardeşimiz, gece yarısına kadar kör kandille ve kuru hasır üzerinde hiç durmadan on-onbeş sahife Risalet-ün nur’u yazıyor. Hem âşık, hem sâdık, hem fakir haline sâbir ve hem de siz Üstâd’ımıza duacı ve dualarınızı umar ve bekler.. Ve hem haftada bir yedinci şua meydana getirir .. Ve hem yazdıklarını teberrük ve teberru’ eder ve herkesin yazmasına çalışır. Bu Hacı Dede’nin sair yerlerde inşaallah bir numune ve bir örnek olması beklenir
Yedinci şua’lardan birisini de Müftüye verdim. O da yazmaya başladı. Birisini de bir değirmenciye verdim, o da yazıyor. Hem münavebe usulüyle nüshalar yetmediğinden gece değirmenci, gündüz bir mütekaid yazıyor.
Hamdolsun Üstâd’ım, öyleleri var ki; karısı kitaptan okuyup söylüyor, kocası yazıyor. Bir çatı altında hem karı hem koca ve hem de kayın birader münavebe ile yazıyorlar... Ve hem kime vermiş, söylemişsem, kabul ediyor. Yalnız bir adam, “Yazarım” diye söz verdiği ve kitabı aldığı halde ihmal etmiş ve yazmamıştı. Kitabı da iade etmemişti. Sermayesi olan yüzyirmi lira kıymetinde bulunan kıymetli ve yüzünden ekmek
Yakın zamanda bu hizmete giren bildiğiniz Ahmetlerden başka, bir Ahmet kardeşimiz kısa bir zamanda hem Ayet-el Kübra, hem Meyve, hem şükür ve hem de ıktisad Risalelerini gayet güzel olan kendi el yazısıyla yazmış ve bitirmişti. Rü’yasında dahi sizi görüp konuşan ve huzurunuzda kara sakallı bir Velî zatın demesiyle ve sizin ağlamanızla ağlıyan ve yemekleri yiyen ve iltifatınıza mazhar olan bu Ahmed’e söyledim; Büyük dört tane defter alacak, birine Sözleri, birine Lem’aları, birine şualar’ı, birine de Mektupları yazacak. Kendisi de söz verdi ki; Risale-i Nur’un her nüshasını ve tamamını yazacak. Çünki yazısı hem güzel ve hem kalemi seri’dir.
Bir başka kardeşimiz de altmış-altmışbeş yaşlarında olduğu halde, yine güzel yazılarıyla Ayet-el Kübra risalesini iki defa yazmış ve bitirmiştir. şimdi de üçüncü defa olarak aynı risaleyi yazmasına başlamıştır. Gündüz akşama kadar nafakasını tedarik etmek için; yarı resmi bir dairede oturup yazı yazar.
Zavallı ihtiyar Hacı Efendi kardeşimiz, gece yarısına kadar kör kandille ve kuru hasır üzerinde hiç durmadan on-onbeş sahife Risalet-ün nur’u yazıyor. Hem âşık, hem sâdık, hem fakir haline sâbir ve hem de siz Üstâd’ımıza duacı ve dualarınızı umar ve bekler.. Ve hem haftada bir yedinci şua meydana getirir .. Ve hem yazdıklarını teberrük ve teberru’ eder ve herkesin yazmasına çalışır. Bu Hacı Dede’nin sair yerlerde inşaallah bir numune ve bir örnek olması beklenir
Yedinci şua’lardan birisini de Müftüye verdim. O da yazmaya başladı. Birisini de bir değirmenciye verdim, o da yazıyor. Hem münavebe usulüyle nüshalar yetmediğinden gece değirmenci, gündüz bir mütekaid yazıyor.
Hamdolsun Üstâd’ım, öyleleri var ki; karısı kitaptan okuyup söylüyor, kocası yazıyor. Bir çatı altında hem karı hem koca ve hem de kayın birader münavebe ile yazıyorlar... Ve hem kime vermiş, söylemişsem, kabul ediyor. Yalnız bir adam, “Yazarım” diye söz verdiği ve kitabı aldığı halde ihmal etmiş ve yazmamıştı. Kitabı da iade etmemişti. Sermayesi olan yüzyirmi lira kıymetinde bulunan kıymetli ve yüzünden ekmek
Yükleniyor...