Ankara’dan gelen cevapta ise, herhalde -tahmin ediyoruz- bazı şartlarla kendisine iaşe tahsisi ve bir ev inşaasını kabul etmiştir. Emirdağ hükûmeti bu yazışma sonunda teşekkül eden durumu Üstâd’a bildirdiğinde, Üstâd onu da reddetmekle birlikte, resmi adamları kızdırmamak, daha doğrusu Risale-i Nur’un neşriyat hizmetine zarar verdirmemek için teşekkür ile beraber nâzikâne red içinde, arada ufak bir kapıda bırakmıştır. Amma sonra meseleyi talebelerine götürmüş ve istişarede bulunmuştur. ıstişare mektubu şöyledir:
emri ile kardeşlerimle bir meşverete muhtacım.
Aziz Sıddık Kardeşlerim!
şimdi bir emr-i vaki’ karşısında bulunuyorum. Benim iaşem için her gün ikibuçuk banknot, hem yeniden benim için bir hane- mobilyasıyla beraber ve istediğim tarzda- yaptırmak için emir gelmiş. Halbuki, elli altmış senelik bir düstur-u hayatım bunu kabul etmemek iktiza eder. Gerçi Dar-ül Hikmet-il İslamîye’de bir iki sene maaşı kabul ettim. Fakat o parayı kitaplarımın tab’ına sarf ederek ve ekserisini meccanen millete verip milletin malını yine millete iade ettim. şimdi eğer mecbur olsam ve size ve Risale-i Nur’a zarar gelmemek için kabul etsem, yine ilerde millete iade etmek üzere saklıyacağım. Zaruret-i kat’iye derecesinde kendime yalnız az bir parça sarfedeceğim.
İşittim ki: Eğer reddetsem onlar, hususan lehimde iaşem için çalışanlar gücenecekler. Ve aleyhimde onlar diyecekler: “Bu adam başka yerden iaşe ediliyor.” O bedbahtlar, iktisadın harikulade bereketini bilmiyorlar ve iki günde beş kuruluşluk ekmek bana kafi geldiğini görmemişler ki, bütün bütün asılsız bir evhama kapılıyorlar
Eğer kabul etsem, yetmiş senelik hayatım gücenecek.. ve bu zamandan haber verip, tama’ ve maaş yüzünden bid’atlara giren ve ihlâsı kaybeden âlimleri tokatlıyan İmam-ı Ali (Radıyallahü anhü) dahi benden küsecek, ihtimali var... Ve Risale-i Nur’un hakikî ve sâfî olan ihlâsı, beni de ihlâssızlıkla ittiham etmek ciheti var!.. Ben hakikaten tahayyürde kaldım.
Ben işittim ki: Eğer kabul etmezsem, beni daha ziyade sıkacaklar ve belki Risale-i Nur’un tam serbestiyetine ilişecekler. Hatta şimdiki tazyikleri, beni o iaşe tekliflerine mecbur etmek için imiş. Madem hal böyledir:
kaidesi ile zaruret derecesinde olsa, inşaallah zarar vermez. Fakat ben reddettim. Reyinize havale ediyorum...”
{Emirdag-1, s: 23.}
emri ile kardeşlerimle bir meşverete muhtacım.
Aziz Sıddık Kardeşlerim!
şimdi bir emr-i vaki’ karşısında bulunuyorum. Benim iaşem için her gün ikibuçuk banknot, hem yeniden benim için bir hane- mobilyasıyla beraber ve istediğim tarzda- yaptırmak için emir gelmiş. Halbuki, elli altmış senelik bir düstur-u hayatım bunu kabul etmemek iktiza eder. Gerçi Dar-ül Hikmet-il İslamîye’de bir iki sene maaşı kabul ettim. Fakat o parayı kitaplarımın tab’ına sarf ederek ve ekserisini meccanen millete verip milletin malını yine millete iade ettim. şimdi eğer mecbur olsam ve size ve Risale-i Nur’a zarar gelmemek için kabul etsem, yine ilerde millete iade etmek üzere saklıyacağım. Zaruret-i kat’iye derecesinde kendime yalnız az bir parça sarfedeceğim.
İşittim ki: Eğer reddetsem onlar, hususan lehimde iaşem için çalışanlar gücenecekler. Ve aleyhimde onlar diyecekler: “Bu adam başka yerden iaşe ediliyor.” O bedbahtlar, iktisadın harikulade bereketini bilmiyorlar ve iki günde beş kuruluşluk ekmek bana kafi geldiğini görmemişler ki, bütün bütün asılsız bir evhama kapılıyorlar
Eğer kabul etsem, yetmiş senelik hayatım gücenecek.. ve bu zamandan haber verip, tama’ ve maaş yüzünden bid’atlara giren ve ihlâsı kaybeden âlimleri tokatlıyan İmam-ı Ali (Radıyallahü anhü) dahi benden küsecek, ihtimali var... Ve Risale-i Nur’un hakikî ve sâfî olan ihlâsı, beni de ihlâssızlıkla ittiham etmek ciheti var!.. Ben hakikaten tahayyürde kaldım.
Ben işittim ki: Eğer kabul etmezsem, beni daha ziyade sıkacaklar ve belki Risale-i Nur’un tam serbestiyetine ilişecekler. Hatta şimdiki tazyikleri, beni o iaşe tekliflerine mecbur etmek için imiş. Madem hal böyledir:
kaidesi ile zaruret derecesinde olsa, inşaallah zarar vermez. Fakat ben reddettim. Reyinize havale ediyorum...”
{Emirdag-1, s: 23.}
Yükleniyor...