gün,15 Haziran 1944 perşembe günü, hapiste o güne kadar yatan Nur talebelerinden ellisekiz kişi, başta Üstâd olmak üzere hepsi mahkemenin kararı gereğince aynı günde tahliye edilmişlerdir. Denizli şehri o günü bayram yapmış ve onun dindar ve hamiyetkâr insanları bu garip misafirlere ve mücahid Nur talebelerine kucak açmış, üçer beşer evlerine götürüp misafir etmişlerdir. Hatta Denizli şehrinin eşrafından olan tüccar Hafız Mustafa Efendi, musibetzede misafirleri için ehl-i hamiyetten topladığı büyük meblağ paraları bu mücahidlerin fakir olanlarına dağıtmak istemişse de, hiç birisi o paradan almamıştır.
Hazin Bir Hal
Nur talebeleri hapisten tahliye olduktan sonra, iki üç gün içerisinde herkes memleketine ve evine dönmüştür. Amma evi barkı, yeri yurdu olmayan; ve fakat memleketin her tarafı onun öz evi ve Müslüman halkı da onun öz kardeşinden daha çok samimî mü’min kardeşleri olan birisi var idiki, kendi re’yi ile serbest olarak bir yere gidememiş, Denizli’de bir otelde kalmıştı. Zahirde ve sebeb dünyasında hükûmetin ona mesken olarak ta’yin edeceği mıntıka ve yer için karar ve emrini bekliyordu. Amma hakikatte ise, Rahman ve Rahim, Hakîm ve Müdebbir olan Rabbisinin, onun hakkında vermiş olduğu hükmüne ve kaderinin kararına muntazırdı. Denizli şehrinin o zamanki havadar ve güzel manzaralı şehir palas otelinin üst katında kalmaya başlamıştı. Kendilerinin kurmuş oldukları bir adalet mahkemesinde Üstâd sözde beraet etmiş ve herşeyden kurtulmuştu. Lâkin heyhat! Nerede o kanunperest adaletli hükûmet? Nerede o adlî bir merciin vermiş olduğu karara saygılı hakperest idare?..
Hazin Bir Hal
Nur talebeleri hapisten tahliye olduktan sonra, iki üç gün içerisinde herkes memleketine ve evine dönmüştür. Amma evi barkı, yeri yurdu olmayan; ve fakat memleketin her tarafı onun öz evi ve Müslüman halkı da onun öz kardeşinden daha çok samimî mü’min kardeşleri olan birisi var idiki, kendi re’yi ile serbest olarak bir yere gidememiş, Denizli’de bir otelde kalmıştı. Zahirde ve sebeb dünyasında hükûmetin ona mesken olarak ta’yin edeceği mıntıka ve yer için karar ve emrini bekliyordu. Amma hakikatte ise, Rahman ve Rahim, Hakîm ve Müdebbir olan Rabbisinin, onun hakkında vermiş olduğu hükmüne ve kaderinin kararına muntazırdı. Denizli şehrinin o zamanki havadar ve güzel manzaralı şehir palas otelinin üst katında kalmaya başlamıştı. Kendilerinin kurmuş oldukları bir adalet mahkemesinde Üstâd sözde beraet etmiş ve herşeyden kurtulmuştu. Lâkin heyhat! Nerede o kanunperest adaletli hükûmet? Nerede o adlî bir merciin vermiş olduğu karara saygılı hakperest idare?..
Yükleniyor...