6- Merhum Ahmet Feyzi Kul’un müdafaasıdır.

“İddia makamı bizi zorla cem’iyetçi yapıp, bir kısım temiz ve fazilet âşıkı vatandaşları her ne pahasına olursa olsun, tecziye ettirebilmek maksadıyla, bir türlü mevhum cem’iyetçilik teranesini elden bırakmıyor. Halbuki ne safahat-ı muhakeme ve ne de vesaikin tetkiki, iddia makamının bu iddiasını haklı çıkaracak sarih ve müsbet hiç bir delil tesbit etmiş değildir...

İlk iddianamede şahsım için serdedilen bir çok indî ittihamlar meyanında, yüz doksan beş parça kitabın yedimde bulunması keyfiyetidir ki, sorguya verdiğim ve bilâhare iki defa mahkeme-i âliyenize sunduğum itiraznamede cevap verilmiş. Bu âsârın listesi evrak arasında yoksa, bunların esamîsinin hakikatinin tavazzuhu namına Aydın’dan sorulması taleb edilmişti...

Makam-ı iddianın bizim vaziyetimizi anlamadığı ve anlamak istemediği mes’elelerden birisi de; laikliğin telâkkisi tarzında rastlanır. Memleketimizde en çok su-i tefsire ve su-i isti’male uğrıyan bu tabir, devlet rejiminin hakiki mahiyetini kavramıyan bir takım sathî beyinler nazarında, sadece dindarlık düşmanlığı manasına alınıyor. Fransızca’da “Cismani” demek olan bu tabir, Ruhanî teokratik kelimesinin zıddıdır. din ve mezheb ve akide meselelerinin daha çok bitaraf olması istenilen idare işlerine karıştırmamak demektir. Evet yalnız idarecilikte dinî icabların dışında kalmak demek olan bu tabir, hiç bir zaman dini imha etmek, dinî hayatı baltalamak, dindarlığı ta’yib ve takbih ve tezyif ve tazyik etmek manasına gelmez. Bil’âkis amelî mahiyette vicdan hûrriyetlerine azamî derecede yer vermek ve bu meyanda dinî serbestiyi de en yüksek derecede tanımak demektir. Din vazifelerinin ifası, din hakikatlarının öğrenilmesi ve bu hakikatlara uygun kanaât ve iman taşınması ve kanaatların dindarlar arasında izharı gibi dinî hayatın tecelliyatı olan safhalar ise, bu hürriyetin tezahür tarzıdır. Maalesef akidesizliği ve maneviyatta mahrumiyeti yegâne meziyet ve mazhar-ı mübahât bir irfan ve ilericilik nişanesi addeden ve sırf bir eser-i taklid olarak; Garbın eskimiş, çürümüş, iflâsa uğramış ve amelî sahada insanlık ve fazilet fikirlerini ifna suretiyle ruh-u insaniyeti yıkmış olan hayat, bazı inkarî mesalik-i felsefesini, hakikatın yegâne tarz-ı ifadesi zanneden bir kısım sathî beyinler, dinî hayatın vatandaşta tecellisi fıtrî ve zarurî olan bu muhtelif tezahürlerini lâiklik prensibine bir tecavüz ve taarruz telâkkî etmektedirler. Vatandaşın mesela malümat-ı diniyesini öğrenmek için cehdi ve bu uğurda hüsn-ü zan ettiği herhangi bir ilim menbaına müracaat etmesi ile; dinî esasları vesile ittihaz ederek siyaset propagandacılığı yapması ve iddia makamının her vesileyle belirttiğine göre, dinî hüküm halinde idareye sokmak

Yükleniyor...