Aziz Sıddık kardeşlerim,
Ben kendimi, hem sizi, hem Risale-i Nur’u taziye ve merhum Hafız Aliyi ve Denizli mezaristanını tebrik ediyorum. Meyve Risalesinin hakikatını ilm-el yakin ile bilen bu kahraman kardeşimiz, ayn-el yakin ve hakka-l yakin makamına çıkmak için, kabirde cesedini bırakıp melekler gibi yıldızlarda, alem-i Ervahta seyahata gitti ve tam vazifesini yapıp terhisle istirahata çekildi. Cenab-ı Erhamürrahimin, Risale-i Nur’un bütün yazılan ve okunan harfleri adedince, Risale-i Nur’u ona şirin ve enis arkadaş eylesin âmin!.. Ve Nur Fabrikasına onun yerine on kahramanı ihsan edip çalıştırsın Amin. Amin. Amin... Siz dahi benim gibi dualarınızda onu yâdediniz. Bin lisanı onun lisanı yerine istimmal edip, onun kaybettiği bir hayat ve bir dil yerinde, manevî bin hayat kazandı diye Rahmet-i İlâhiyeden ümit-varız.
Said-i Nursi”
{Şualar-Envar Neşriyat, s: 305.}
“Aziz Sıddık Kardeşlerim! Ben Merhum Hafız Ali’yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zatlar kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zatlar yapmasaydı; Kur’ân’a, İslâmiyet’e büyük bir zayiat olurdu. Ben onun vârisleri olan sizleri tahattur ettikçe acılar gidiyor, bir inşirah geliyor.
Medar-ı hayrettir ki, ben şimdi onun mâ’nevî, belki maddî hayatıyla - -Alem-i berzaha gitmesi cihetiyle- o âleme gitmek için bende bir iştiyak zuhur etti ve ruhuma başka bir perde açıldı. Nasıl ki buradan Isparta’daki kardeşlerimize selâm gönderip muarefe, muhabereyle sohbet ediyoruz.. Aynen öyle de, Hafız Ali’nin tavattun ettiği Alem-i Berzah nazarımda Isparta, Kastamonu gibi olmuş. Hatta bu gece mesmuatıma nazaran buradan birisi oraya gönderilmiş... On defadan ziyade teessüf ettim: “Ne için Hafız Ali’ye onunla selâm göndermedim:” sonra ihtar edildi ki: Selâm göndermek için vasıtalara ihtiyaç yok, kuvvetli rabıtası telefon gibidir. Hem o gelir alır.
O büyük şehid, Denizli’yi bana sevdiriyor, daha buradan gitmek istemiyorum. O ve Mehmed Zühdî ve Hafız Mehmed hayatlarında gördükleri vazife-i imaniye ve nuriye devam ediyor. Onlar pek yakından temaşa ediyorlar, belkide, yardım ediyorlar
Evliya-i Azimenin dairesinde kıymetli hizmetleri noktasında mevki’ almalarından, ben de o ikisinin, Hafız Mehmed’le isimlerini silsilemde aktapların isimleri yanında yâdedip hediyelerimi bağışlıyorum.
Said-i Nursi"
{Aynı eser, s: 306.}
Ben kendimi, hem sizi, hem Risale-i Nur’u taziye ve merhum Hafız Aliyi ve Denizli mezaristanını tebrik ediyorum. Meyve Risalesinin hakikatını ilm-el yakin ile bilen bu kahraman kardeşimiz, ayn-el yakin ve hakka-l yakin makamına çıkmak için, kabirde cesedini bırakıp melekler gibi yıldızlarda, alem-i Ervahta seyahata gitti ve tam vazifesini yapıp terhisle istirahata çekildi. Cenab-ı Erhamürrahimin, Risale-i Nur’un bütün yazılan ve okunan harfleri adedince, Risale-i Nur’u ona şirin ve enis arkadaş eylesin âmin!.. Ve Nur Fabrikasına onun yerine on kahramanı ihsan edip çalıştırsın Amin. Amin. Amin... Siz dahi benim gibi dualarınızda onu yâdediniz. Bin lisanı onun lisanı yerine istimmal edip, onun kaybettiği bir hayat ve bir dil yerinde, manevî bin hayat kazandı diye Rahmet-i İlâhiyeden ümit-varız.
Said-i Nursi”
{Şualar-Envar Neşriyat, s: 305.}
“Aziz Sıddık Kardeşlerim! Ben Merhum Hafız Ali’yi unutamıyorum. Onun acısı beni çok sarsıyor. Eski zamanlarda bazen böyle fedakâr zatlar kendi dostu yerine ölüyorlardı. Zannederim, o merhum benim yerimde gitti. Onun fevkalâde hizmetini eğer sizler gibi o sistemde zatlar yapmasaydı; Kur’ân’a, İslâmiyet’e büyük bir zayiat olurdu. Ben onun vârisleri olan sizleri tahattur ettikçe acılar gidiyor, bir inşirah geliyor.
Medar-ı hayrettir ki, ben şimdi onun mâ’nevî, belki maddî hayatıyla - -Alem-i berzaha gitmesi cihetiyle- o âleme gitmek için bende bir iştiyak zuhur etti ve ruhuma başka bir perde açıldı. Nasıl ki buradan Isparta’daki kardeşlerimize selâm gönderip muarefe, muhabereyle sohbet ediyoruz.. Aynen öyle de, Hafız Ali’nin tavattun ettiği Alem-i Berzah nazarımda Isparta, Kastamonu gibi olmuş. Hatta bu gece mesmuatıma nazaran buradan birisi oraya gönderilmiş... On defadan ziyade teessüf ettim: “Ne için Hafız Ali’ye onunla selâm göndermedim:” sonra ihtar edildi ki: Selâm göndermek için vasıtalara ihtiyaç yok, kuvvetli rabıtası telefon gibidir. Hem o gelir alır.
O büyük şehid, Denizli’yi bana sevdiriyor, daha buradan gitmek istemiyorum. O ve Mehmed Zühdî ve Hafız Mehmed hayatlarında gördükleri vazife-i imaniye ve nuriye devam ediyor. Onlar pek yakından temaşa ediyorlar, belkide, yardım ediyorlar
Evliya-i Azimenin dairesinde kıymetli hizmetleri noktasında mevki’ almalarından, ben de o ikisinin, Hafız Mehmed’le isimlerini silsilemde aktapların isimleri yanında yâdedip hediyelerimi bağışlıyorum.
Said-i Nursi"
{Aynı eser, s: 306.}
Yükleniyor...