Üstâd’ ına bildiren kendi el yazısıyla gönderdiği bir mektubu şöyledir:
Faziletli Üstâdım efendim Hazretleri!
Hizb-ün Nuri okunmaktadır. Yazı makinası Süleyman Bey’in (Süleyman Honkâr) vasıtasıyla gelmiştir. İcret verilmiyecek. Yeni yazıyla Müdafaat ve Meyve yazılmaktadır. Hürmetle hâk-ı payinizden öperiz.
Aciz Talebeniz
M. Sadık”
Hazret-i Üstâd da Sadık Bey’in bu pusulasına karşı böyle bir mukabelede bulunmuştur:
“Aziz Sıddık hakikatli kardeşim Sadık Bey!
Senin kemal-i sadakatını ve bahadırlığını gösteren pusulayı aldım. Zaten seni ilk gördüğümde, sende bir yüksek fedakârlık hissetmiştim. Benim şahsım Risale-i Nur’a nisbeten hiç hükmünde olduğu için, seni Risale-i Nur’un hizmetine vermesini Rahmet-i ılahiyeden beklerim ki, tahliye olsun. Evet senin gibi ve Hilmi, Emin gibi fedakârları yanımda hizmetimde arzu ederdim. Fakat hem hanelerinizde talebeler var, hem de Kastamonu’da benim yerimi boş bırakmak olmaz. Yalnız Fevzî kalsa yeter. Hafız Tevfik ise o Kur’ân dersi için vazifesi vardır.
Said-i Nursi
{Hususi el yazmalar dosyası.}
Sadık Bey’in Üstâd’ına gönderdiği çorbasını, Üstâd’ın Onu minnetsiz bulup, mukabelesiz yediğini gösteren şu mektubudur:
“Bismihi Sübhanehu
Aziz Kardeşim Sıddık Sadık Bey!
Hakikaten ben sizde ve Hilmi ve Feyzi ve Emin’de; Kardaşta ve evlâtta ve valideynde bulunan halis ve minnetsiz bir şefkat gördüğümden, hem ruh rahat ediyor, hem sizin bu ehemmiyetli hizmetinizi mukabelesiz kabul ediyorum.
En evvel, Hilmi Bey seni bize getirdiği için ona minnettarım. Zaten ben sizin beşinizi bir ruhta telâkki ediyorum. Feyzi, Emin, Hilmî çoktan beri benim akrabam içinde de kazançlarıma hissedar edilir.
şimdi Gavs-ı A’zamın bize işaretinde hâs kardeşlerim bir kısmını bu fıkrada gösteriyor ki, Sadıklar daha sarih görünüyorlar. Eğer darılmazsanız, yemek masrafında ben de iştirak edeceğim. Zaten tam vaktinde bana muvafık hediyeleriniz, manevî kıymeti ondan dokuzu ihsanınız olsun. Biriside daimi ve eski kaidem için ben versem
Faziletli Üstâdım efendim Hazretleri!
Hizb-ün Nuri okunmaktadır. Yazı makinası Süleyman Bey’in (Süleyman Honkâr) vasıtasıyla gelmiştir. İcret verilmiyecek. Yeni yazıyla Müdafaat ve Meyve yazılmaktadır. Hürmetle hâk-ı payinizden öperiz.
Aciz Talebeniz
M. Sadık”
Hazret-i Üstâd da Sadık Bey’in bu pusulasına karşı böyle bir mukabelede bulunmuştur:
“Aziz Sıddık hakikatli kardeşim Sadık Bey!
Senin kemal-i sadakatını ve bahadırlığını gösteren pusulayı aldım. Zaten seni ilk gördüğümde, sende bir yüksek fedakârlık hissetmiştim. Benim şahsım Risale-i Nur’a nisbeten hiç hükmünde olduğu için, seni Risale-i Nur’un hizmetine vermesini Rahmet-i ılahiyeden beklerim ki, tahliye olsun. Evet senin gibi ve Hilmi, Emin gibi fedakârları yanımda hizmetimde arzu ederdim. Fakat hem hanelerinizde talebeler var, hem de Kastamonu’da benim yerimi boş bırakmak olmaz. Yalnız Fevzî kalsa yeter. Hafız Tevfik ise o Kur’ân dersi için vazifesi vardır.
Said-i Nursi
{Hususi el yazmalar dosyası.}
Sadık Bey’in Üstâd’ına gönderdiği çorbasını, Üstâd’ın Onu minnetsiz bulup, mukabelesiz yediğini gösteren şu mektubudur:
“Bismihi Sübhanehu
Aziz Kardeşim Sıddık Sadık Bey!
Hakikaten ben sizde ve Hilmi ve Feyzi ve Emin’de; Kardaşta ve evlâtta ve valideynde bulunan halis ve minnetsiz bir şefkat gördüğümden, hem ruh rahat ediyor, hem sizin bu ehemmiyetli hizmetinizi mukabelesiz kabul ediyorum.
En evvel, Hilmi Bey seni bize getirdiği için ona minnettarım. Zaten ben sizin beşinizi bir ruhta telâkki ediyorum. Feyzi, Emin, Hilmî çoktan beri benim akrabam içinde de kazançlarıma hissedar edilir.
şimdi Gavs-ı A’zamın bize işaretinde hâs kardeşlerim bir kısmını bu fıkrada gösteriyor ki, Sadıklar daha sarih görünüyorlar. Eğer darılmazsanız, yemek masrafında ben de iştirak edeceğim. Zaten tam vaktinde bana muvafık hediyeleriniz, manevî kıymeti ondan dokuzu ihsanınız olsun. Biriside daimi ve eski kaidem için ben versem
Yükleniyor...